Oyçokluğu yetmez, oybirliği gerek
Ceza hukukumuza göre heyet halinde yapılan yargılamalarda karar oy çokluğu ile alınmaktadır. Günümüzde heyet denilen hâkimler topluluğu ilk derece mahkemelerinde sadece ağır cezada mevcut. Bir başkan ve iki üyeden oluşan heyet kararlarını oy çokluğuna göre veriyor. Peki bir insanın hayatı hakkında verilecek karar bir oy farkla mı olmalıdır? Hukuki Gündem bu hafta özellikle cezalandırmada oyçokluğundan doğan kararlara ilişkin tespit ve görüşlerinde bulunacak.
Mahkeme Heyeti Kararını Nasıl Verir?
Ceza Muhakeme Kanunu bir kişinin yargılanması sonucunda nasıl beraat edeceğini ya da Mahkemeden çıkan kararın nasıl tatbik edileceğini açıklamış. Buna göre “Kamu Davasının Sona Ermesi” evresi olarak adlandırılan bu süreçte heyetli mahkeme kararını şu şekilde verir. Mahkeme Başkanı başkanlığında toplanan heyet kararı müzakere eder. Mahkeme Başkanı, en kıdemsiz üyeden başlayarak oyları ayrı ayrı toplar ve en sonra kendi oyunu açıklar. Hâkimlerden hiç biri çekimser oy veremez. Görüş muhakkak olumlu ya da olumsuz şekilde olmalıdır. Sonucunda ise çoğunluk görüşü karar olarak ortaya çıkar. Aksi görüşteki kişi aksi kanaatini ve nedenini kararın altına yazdırır.
Niçin Bir Fazla Oyla Ceza Alınmakta?
Bizim hukuk sistemimizin de kabul ettiği görüşe göre kararı hâkimler mahkeme adına verir. Hali ile mahkeme adına verilen karar tek, kararı alan kişi sayısı ise çoktur. Mahkeme heyetinde hâkimler tek olarak anılmaz heyet şeklinde değerlendirilir. Yani bir Mahkeme 3 hâkimden değil tek bir heyetten oluşur ve kararda sadece o tek heyetindir. Ancak şahsı nazarımda bu görüşü savunmamaktayım. Nedenlerine gelince;
Bir Hâkimin Vicdani Kanaati Aksi Görüşte İse Yeter;
Hâkimlik mesleği o denli büyük bir gücü ve iktidarı temsil eder ki, hâkim olacak kişi bütün bu içerisinde bulunduğumuz toplumun bireyleri hakkında nihai kararı vermeye yetkin kimsedir. Doğrusunu eğrisini bilen, kanunları olaya tatbik edip hükmü verendir. Ne savcı ne avukat nede başka bir güç hâkimin temsil ettiği tarafsız hakkaniyetli gücü temsil edemez. Özümüz gereği ya savızdır ya da savunman, haliyle terazinin tarafsızlığı hâkimden geçer. Anayasal olarak en tarafsız hâkimiyet hâkimdedir. Egemenliğin bağımsız yargı kolu Hâkimlere emanet edilmiş, savcı ve avukatlar ise tarafların hakkını savunmak üzere ihtisaslaşmıştır. Şu durumda kim diyebilir ki bir heyet içerisinde o yüce hâkimlik mesleğini icra eden kişi diğer hâkimlerin aksine suçsuzluğu savunurken aksine karar verilebilir? Tek bir hâkimin vicdani ve hakkaniyetli kararı bana yetmelidir. Bir hâkim suçsuzluğa ikna olmuşken bin hakim suçludur dese ne fark eder?
O kişi tek hâkimle yargılansa idi şu durumda ya beraat edecek ya da cezalandırılmalı diyen diğer hakimlerce cezalandırılacaktı. Ben hukukta iki başlılığa karşıyım. Hele ki şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği en ufak ihtimal kişinin suçsuzluğu için yeterli görülmekte iken aksini de düşünemem.
Kaldı ki Ceza Muhakeme Kanunu ne diyor;
“Suçun işlendiğinin sabit olması…” gerek yoksa cezalandıramazsın diyor. Ben daha mahkemedeki heyet hâkimi ikna olmamışken nasıl cezalandırıldın diyebileceğim? Azımsamayın bu ülkede oy çokluğu ile müebbetten tutun nice yılları bulan cezalar verilmiştir. Oylarda tek bir sayı çoğunluğu ile verilen kararları hukuk vizyonuma anlatmak zor oluyor. İşin komiği bu durum sadece ülkemiz için de geçerli değil. Bir çok ülkede oy çokluğu kabul görmekte.
Son Söz Olarak; bir vakada suç ya vardır ya yoktur. Birisine göre suç yok, diğerine göre suç vardır denilemez. Şüphe varsa zaten suç yoktur. Bu durumda heyet bin hâkimden olsa da bir hâkimin şüphesi beraat için yeterli sayılmalıdır. Özellikle ceza verilecekse oybirliği olmazsa olmaz olmalıdır. İlerleyen tarihlerde dünya hukuk düzeni bu kuralı benimseyecektir göreceksiniz. Herkese Saygılar…