Şah kulu isyanı

“Tarih tekerrürden ibarettir” diye bir söz vardır. Bir başka söz ise “İbret alınsaydı tarih tekerrür etmezdi.”
Bu yüzden bugünleri, günümüzdeki bazı olayları anlayabilmek için geçmişteki benzerlerini incelemek yerinde olacaktır. 1500’lü yılların başlarında zuhur eden Şah Kulu ve isyanı oldukça ibretlidir ve adeta bugünlere mesaj vermektedir.
Şah Kulu Baba Tekeli, Antalya(Teke) Korkuteli Yalımlı köy halkındandı.

Gerek babası Hasan Halife ve gerekse Şah Kulu Antalya taraflarında kendi köyü civarında bir mağarada ibadetle meşgul olarak büyük şöhret kazanmışlardı. Özellikle Şah Kulu büyük veli olarak görülüyordu. Bu dünya gailesinden uzak, mübarek görülen zata halk muhabbet besliyor, hürmet ediyordu.

Hatta bunların zühd ve takvâsı Sultan Beyazıt’a kadar duyurulduğundan duasını almak için bunlara her sene altı, yedi bin akçe yollardı. Ayrıca insanlar da yardımlarını vererek destek olurlardı.

Şah Kulu bu şekilde giderek taraftarlarını artırmaya başladı. Bir yandan da grubun maddi gücü çoğalıyordu.
Fakat Şah Kulu bu nüfusunu Şah İsmail’e halkı gizlice biat ettirmeye davette kullanıyordu. Kendisi Osmanlı İmparatorluğu içinde faaliyet gösterse ve öyle görünse de gerçekte Şah İsmail hesabına çalışıyordu. Aslında ise kendisinin halife olduğuna inanmıştı ve Şah İsmail’in de desteğini alarak Osmanlı’yı ele geçireceğini düşünmüştü. Bunda da Osmanlı’nın kendi emrine verileceği şeklinde gördüğü bir takım rüyaların etkisi vardı. Sadece Antalya yöresinde değil Rumeli dahil bütün Osmanlı topraklarında faaliyet gösteriyor, taraftar topluyordu. Yine yeniçeri içine el atmıştı. Hatta Yavuz Selim’in yeğeni Murad, Şiiliği kabul ederek Şah İsmail’in yanına kaçmıştı. Yani tehlike saraya kadar girmişti.

O sırada Şah Kulu iktidarın zayıfladığını fark etti. Sultan Beyazıt devlet işlerini vezirlere bırakmıştı ve fiilen işten çekilmişti. Şehzadeler arasında hoşnutsuzluklar vardı, saltanata geçmek için hırslı davranıyorlardı ve devlet erkanı da bu paralel yapılanmaya karşı kayıtsızdı. Önceleri devleti içten saran gücü küçük görülmüştü. Halbuki devleti yıkacak tertipler içine girecek potansiyel bir işbirlikçi güç haline gelmişti.

Ortamı uygun bulan Şah Kulu hükümete isyan ederek ayaklandı. Emri altında 10 bin kişi vardı. O sırada Antalya’dan Manisa’ya dönmekte olan Şehzade Korkut’un hazinesini vurup epey para eline geçirdikten sonra Şah İsmail’in halifesi olduğunu söyleyerek etrafa taarruza başladı. Çeşitli şehirleri eline geçirdi. Karagöz Ahmet Paşa’yı şehit etti. Sonunda Hadım Ali Paşa komutanlığındaki birliklerce mağlup edildi ve öldürüldü. Ancak bu muharebede Hadım Ali Paşa da katledildi.

Bakiye kalan Şah Kulu kuvvetleri İran’a doğru çekilip gittiler. Bu başsız kalan çapulcular Erzincan sınırında iken Tebriz’den Anadolu’ya gelmekte olan beş yüz kişilik bir tüccar kafilesine baskın yapıp katlettiler. Bunun üzerine ülkesinde ticarete ve tüccarlara önem veren ve onların güvenlikte olmasını isteyen Şah İsmail, bu güruhun kendi hesabına çalıştığını bile bile ileri gelenlerini öldürttü (miladi 1511 yılı). Şah İsmail Şah Kulu’nu kullanmış, işi bitince de varlıklarına kendi elleriyle son vermiştir.
Şah Kulu Osmanlı’da Şeytan Kulu olarak anılır.


SON HABERLER

İlgili Haberler

Exit mobile version