SON TV

Hüznün adı Mayıs

Hüznün adı Mayıs

Gazeteci-yazar Hayrettin Şaşmaz, 27 Mayıs darbesinin yıldönümünde bir yazı kaleme aldı.

Şaşmaz yazısında şunları kaydetti;

“Bu yazı Menderes ve Demokrasi Şehitlerimize Armağandır”

Mayıs ayı bizim evde hep “hüzün” ayı olmuştur.
Rahmetli babam “Mayıs ayı “çayırından” başka işe yaramaz “derdi bize.

Mayıs çayırı köylü için çok önemlidir bilen bunu bilir.
O zamanlar çocuk aklımızla ne anlam yükleyeceğimizi bilemezdik.

Sorduğumuzda da babam “Büyüyüp okuyunca anlarsınız” derdi.
Bazı geceler “dua” eder bazı geceler de abdest alırken “Allah bildiği gibi yapsın” dediğine şahitlik ettik babamın.

Merakla sormuşumdur ilkokul beşinci sınıfa kadar.
Ortaokul ikinci sınıfta tek cümle söyledi bana…
“İhtilal nedir öğren oğlum..!”

****
Ortaokul yıllarında kütüphanelerden araştırdım gizli gizli gazete küpürlerini.
“Hep Menderes diye birinden bahsediyorlardı.Yassıada diye bir yer”

Babam rahmetli harika bir “Demirelciydi”.
Hep biz “ayrık otuyuz oğlum” derdi.
“Bazıları siyasette cinek otu gibidir.
Mevsimliktir.
Biz suyu görünce hemen kökümüzden uç veririz.”

Rahmetli kendi kültüründen siyasi tanımlamalar yapardı.
Aktif siyasetide gece gündüz demeden halka yardım için yapardı.
Ahhh zavallı anam..
Ne kavgalar(!) olurdu evde bu yüzden.

Şakacıydı babam,”Hanım Hiçbir şey olmasa cenazem kalabalık olur “derdi.
Öylede oldu.
Ve ben o gün çok şeyi anlamıştım.
****
Henüz lise çağlarımın sonunda 12 Eylül darbesi oldu.
O sabah babam ağladı.
“Yine kötü şeyler olacak oğlum. Yine “dedi.
“Beyefendi acılar çekecek.”
Bilmeyenler için söyleyelim.
Onlar Demirel’e “beyefendi” diye hitap ederlerdi.

Ve hiç unutmuyorum..unutamıyorum.
Demirel’in Zincirbozan’a götürülüşünü seccadeden elleri dua da göz yaşlarıyla izlemişti.

*****
O gece bana Menderes’i anlattı.
İçten içe ihtilal korkusunun nasıl damarlarına kadar işlediğini…
Susmanın derin anlamını izah etti.
Ben öyle bir soru sordum ki…
“Baba başbakan nasıl olurda asılır?”
Babam rahmetli Hacı Salih ellerimden tuttu.
“Bunlar asar oğlum” dedi.

Buda bizim kendi yönümüze dair hazin hikayemiz işte.
Ben o gün bugündür hep “bunlar kim” anlamaya ve anlatmaya çalışıyorum.
****
İşte hayatımızdan ihtilal manzaraları…
Kimi devrim dedi,kimi ihtilal.
Biz başka hikaye bu 1960’lı yıllar.
Türkiye’nin hazin yol hikayeleri gibi.
Hala soruyorum kendime.
“Bir başbakan nasıl asılır?”
Kaç ülke başbakanını asmıştır.

Bu soru yüreğimi dağlıyor.
Ne kadar geç öğrenmişiz “vesayet”i.
Ne kadar cahil kalmışız biz.
“Kafamıza Dank” diyen yıllarımız oldu 28 Şubat.
Bizzat içinde yaşayarak.
Zor yıllardır demokrasisiz yıllar.
Hele 15 Temmuz hainliği..

Demokrasi şehitlerimizin ruhu şad olsun.

Kutsanan otorite ve içinde millet olmayan söylemler.
Rahmetli babamla başladık.
O’nun sözüyle bitirelim.
2005 yılında bir Nisan gecesi hakka yürümeden Birkaç gün önce hastane odasında.
Beyaz öpülesi sakallarını iki elinin arasına alarak..
Denize baktı loş kokulu hastane odasından uzun uzun.

“Denizi gören göz engin olur” diye mırıldandı.
Ve…Bana döndü dedi ki:
“Oğlum, artık Türkiye’nin geri gitmesine izin vermeyin.!!! Memlekete sahip çıkın. Erdoğan yiğit çocuk.Yalnız bırakmayın”

O an bende söz verdim .
“Bizde sizler gibi cinek otu değil,davamızın ayrık otu olacağız” dedim.

İşte amaç hasıl olup anlaşıldı galiba.
“Davamız” babamızdan yadigar.

Hayrettin Şaşmaz