SON TV

İstanbul Hakiminden “uzay” konulu makale

Uzaya hakim olmak ve uzay hukuku konuları uzun yıllardır büyük devletlerin gündeminde... Teknolojisi güçlü ülkeler uzayda yer parselleme derdinde. Henüz yürürlükte olan bir uzay hukuku yok. Hakim Seçil Nergiz Karaman Engür, bu konuda yol gösterecek uluslararası bir makaleye imza attı.

İstanbul Hakiminden “uzay” konulu makale

Son yıllarda devletler uzay harcamalarına hız vermeye başladı. Başta ABD ve Çin olmak üzere birçok ülke “Uzaya hakim olan, dünyaya hakim olur” anlayışıyla ne kadar riskli ve maliyetli de olsa bu alana yatırım yapmakta. Bu gelişmelerle birlikte, Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde kabul edilen Uzay Hukuku’nun temel ilkelerinin uzay sahasında gelecekte devletler arasında yaşanabilecek sorunlar ile ilgili yeterli çözümler sunup sunamayacağı ise merak konusu oldu. Gelecekte ortaya çıkabilecek en önemli sorunlar arasında uzayda egemenlik ve mülkiyet iddialarına ilişkin sorunlar yer alıyor. Uzay faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı bir düzenleme yapılması gerektiğine dikkat çeken Hakim Seçil Nergiz Karaman Engür bir makale kaleme aldı.

Engür, “Uzay faaliyetlerinin maliyetinin yüksek olması nedeniyle bu faaliyetler ekonomisi iyi olan devletler tarafından ve bazı özel şirketler tarafından yürütülmektedir. Bu husus, uzay sahasının tüm insanlığın yararına kullanımının sağlanması için uzay faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı düzenlemelerin yapılması gerekliliğini göstermektedir” dedi.

Devletlerin uzay harcamaları son yıllarda büyük artış gösterirken, uzaya en çok yatırım yapan ülkeler arasında ABD birinci sırada, Çin ise ikinci sırada yer alıyor. Bu ülkeleri ise sırasıyla Japonya, Fransa ve Rusya izliyor. Uzay faaliyetlerinde ortaya çıkabilecek uyuşmazlıklara ilişkin, 1967 yılında Birleşmiş Milletler nezdinde Uzay Antlaşması imzalanmış, antlaşmada uzay ve gök cisimlerinin kullanım, işgal yahut başka herhangi bir yolla ulusal egemenliğe konu olmayacağı hüküm altına alındı. Ayrıca, Ay ve diğer gökcisimleri dahil uzayın, eşitlik temelinde bütün devletlerce, kullanılması ve araştırılmasının serbest olduğu hükmü yer aldı. Ancak birçok ülkenin “Uzaya hakim olan dünyaya hakim olur” anlayışıyla ne kadar riskli ve maliyetli de olsa bu alana yaptığı yatırımın hız kazanmasıyla 1967 yılında belirlenen ilkelerin gelecekte uzay sahasında ortaya çıkabilecek anlaşmazlıklara çözüm üretip üretmeyeceği merak konusu oldu.

Uzay faaliyetlerine yönelik ayrıntılı bir hukuki düzenlemenin yapılması gerektiğine yönelik Hakim Seçil Nergiz Karaman Engür bir makale kaleme aldı. Uzay ve göz cisimleri üzerinde egemenlik kurulmaması ilkesi ve mülkiyet iddialarına ilişkin değerlendirmenin yapıldığı makalede, uzayın, egemenlik ilanı, kullanma ve işgal suretiyle veya diğer herhangi bir suretle milli iktisaba konu olamayacağının düzenlendiğine dikkat çekti. Engür, “1967 tarihli Devletlerin Ay ve Gök Cisimleri Dahil Uzayın Araştırılmasında ve Kullanılmasında Faaliyetlerini Yöneten İlkelere Dair Andlaşma’nın 2. maddesinde uzayda egemenlik iddiasında bulunulamayacağı kabul edilmiştir. Ancak 1967 tarihli Andlaşma, egemenlik iddiasında bulunulamayacağını düzenlemişse de, bu Andlaşma’nın devlet egemenliği dışında uzayda taşınır ve taşınmaz mallar üzerinde özel mülkiyete de sınırlama getirip getirmediği hususunda tartışmalar mevcuttur. 1979 tarihli Ay ve Öteki Gök Cisimleri Üzerinde Devletlerin Faaliyetlerini yönetecek Andlaşma (Ay Andlaşması) ile devlet egemenliği yanında özel hukuk kişilerinin de gök cisimleri üzerinde mülkiyet hakkı tesis edemeyeceğini açıkça düzenlemiştir. Aynı Andlaşma’nın birinci maddesine göre ise Ay Andlaşması’nın ay ile ilgili hükümleri, diğer gök cisimleri bakımından özel yasal kurallar düzenlenmedikçe uygulanacaktır. Ancak 1979 tarihli Ay Andlaşması’na taraf 18 devletin bulunduğu, taraf devletler arasında ABD ve Rusya gibi uzay yarışında önde olan iki devletin de bulunmadığı dikkate alındığında bu Antlaşma’nın etkisinin az olması nedeniyle uzayda mülkiyet iddiaları konusunda tartışmaların sürmeye devam ettiği görülmektedir. Uzayda özel teşebbüslerin faaliyetleri arttıkça devletin egemen olmadığı bir alanda özel mülkiyetin mümkün olup olmadığı yönünde tartışmalar gündeme gelmektedir” dedi.

DÜZENLEMELER YAPILMALI
Özellikle uzaydan elde edilecek doğal kaynaklar ve taşınır eşyanın nasıl paylaşılacağı ve kime ait olacağı hususunun tartışıldığını belirten Engür “Uzayda gayrimenkul satışı yapan şirketlerin varlığı da dikkate alındığında uzaydaki taşınır ve taşınmaz mallar üzerinde mülkiyet iddialarına ilişkin etkili uluslararası düzenlemelerin yapılması gerekliliği anlaşılmaktadır” ifadelerine yer verildi.

UZAY MADENCİLİĞİ MÜMKÜN MÜ?
Uzay ve gök cisimleri üzerinde mülkiyet iddiaları konusunda gündemde bulunan bir diğer tartışmanın ise uzay madenciliğinin mümkün olup olmadığına yönelik olduğunu belirten Engür, “Bu hususta 3 görüş bulunmaktadır. İlk görüşe göre bir gök cismi üzerinde egemenlik tahsis edilemez ve bu nedenle de mülkiyet hakkının kurulması düşünülmez. İkinci görüş ise, uzay madenciliğini yasaklayan bir hüküm olmadığı, ancak uzay madenciliği hususunda bir uluslararası düzenleme yapılması gerektiği yönündedir. Üçüncü görüş ise tüm devletlerin uzaya erişme, keşfetme ve kullanma hakkının bulunduğu ve bu nedenle de herhangi bir yeni düzenlemeye gerek olmaksızın uzay madenciliği yapılabileceği şeklindedir. Kanımızca uzayın insanlığın ortak mirası olduğu prensibi çerçevesinde uzay madenciliği alanında etkili bir uluslararası düzenleme yapılması gerekmektedir” dedi.

Uzayın, uluslararası deniz yatağı gibi insanlığın ortak mirası olduğunu, uzayın, devletlerin egemenliğine tabi olamayacağı gibi özel mülkiyete de konu olamayacağına vurgu yapan Engür, “Aksinin kabulü uzay sahasının tüm insanlığın yararına kullanılması ve araştırılması ilkesi ile de bağdaşmayacaktır. Bu nedenle uluslararası açık deniz yatağı otoritesi gibi uzay sahası otoritesinin kurulması ve tüm insanlığın ortak yararına uzaydaki taşınır malların işletilmesi ve bu işletmeye de çevrenin korunması ve sürdürülebilirliğin sağlanması açısından bir takım kısıtlamaların getirilmesi gerekmektedir. Madenler dışında daha çabuk yenilenebilir olası canlı kaynakların keşfi halinde anlaşmazlıklar ortaya çıkmadan bu canlı kaynakların muhafazasını sağlayabilecek tedbirleri alınmak suretiyle bu canlı kaynaklardan yararlanma serbestisinin de ayrı olarak düzenlenmesi uygun olacaktır” ifadelerine yer verdi.

İNSANLIĞIN FAYDASINA SUNULMALI
Devletlerin uzay faaliyetlerinin artması ile uzay hukukunun temellerinin atıldığı ancak bu alandaki uluslararası sözleşmelerin ayrıntılı hükümler içermemesi nedeniyle uzay hukuku alanında doğabilecek uyuşmazlıklar bakımından yeterli çözümlerin bulunmadığına dikkat çeken Engür, şunları kaydetti: “Uzay faaliyetlerinin maliyetli olması, uzayda faaliyet gösteren devletlerin sınırlı olmasına yol açmaktadır. Gelecekte ortaya çıkabilecek en önemli sorunlar arasında uzayda egemenlik iddialarına ve mülkiyet iddialarına ilişkin sorunlar yer almaktadır. Uzay ve gök cisimlerinin hiçbir devletin egemenliğine tabi olmayacağı ilkesi benimsense de, özel şirketlerin mülkiyet iddialarına ilişkin sorunlara bu ilke net bir şekilde yanıt vermemektedir. Dünya kaynaklarının sınırlı olması, ileride uzayı paylaşılamayan bir alan haline getirebilecektir. Bu nedenle uzayı ve gök cisimlerini tüm insanlığın ortak m-i rası olarak kabul eden bir düzenleme yapılması, uzay kaynaklarının kullanımının sınırlarının belirlenmesi, deniz yatağı komitesine benzer uzay sahası komitesinin kurulmasının öngörülmesi, uzayda elde edilen malların tüm insanlığın faydasına ve yararlanmasına sunulması gerekmektedir” dedi.

KAYNAK: SABAH