SON TV

Türkiye uçak gemisi yapabilir mi?

Hızla büyüyen ve bölgesel güç olmak isteyen Türkiye’nin gelecek planları nedir? Türkiye uluslararası sularda uçak gemileriyle enerji ticaret yollarını giderek kontrol eden güçlü bir deniz kuvvetlerine sahip olma arzusunu eğer gerçekleştirirse, dünya askeri güç dengeleri açısından ne olacak! SON.TV sizler için titiz bir araştırma ortaya çıkardı!

Türkiye uçak gemisi yapabilir mi?

SON TV ÖZEL ANALİZ: Öncelikle şu tespiti yapmak gerekir ki, bir yarımada devleti olan ülkemizin savunması denizlerimizden başlar. Tarih ispat etmiştir ki, ne zaman deniz gücümüzde bir duraksama yaşanmışsa ülkemiz istila ile burun buruna gelmiştir. Balkan Savaşı’nda Ege’ye dahi çıkamayan donanmamızın kötü hatıraları ile Nusret’in 26 mayını sayesinde değişen kaderimiz yakın tarihimizde deniz donanmasının etkisini gösteren iki uçtaki en çarpıcı örnekleridir.

Bu nedenle donanmamız tarihinden ve milletinden aldığı güçle büyümeye devam etmelidir. 900 milyar dolar civarında milli gelir ve dünyanın dört bir yanında faaliyet gösteren iş insanları ile, vatandaşlarımız ve ekonomimiz dünyanın her yerinde devletimizin gücünü yanlarında hissetmelidir. Türk Donanması’nın görevi Anavatan’da ve de dünyanın dört bir yanında milletinin hizmetinde ve yanında olmaktır. Bu nedenle yeni teknolojiler, yeni silahlar ve platformlara ihtiyaç vardır.

AKDENİZ VE EGE’DE GÜÇ DENGELERİ DEĞİŞECEK

Son 30 yılda oluşturulan teknolojik ve harekat bilgi birikimi Milli Gemi (MİLGEM) ve Türk Mühendislerinin tasarımı olan Milli Savaş Yönetim SistemiGENESİS” ile başka bir evreye yönelmiştir. Her yeni platform ve teknoloji Deniz Kuvvetlerimizi bir üst lige taşımaktadır. TCG ANADOLU bu anlamda donanmamızın gücüne güç katacak, “Açık Denizlere Doğru” felsefemizde yeni bir mihenk taşı olacaktır. Komplike görev organizasyonu, üst ve yeni teknolojiye hakim personeli, ihtiyacı olan liman ve tesisleri, farklı görev anlayışı ve konsepti, silah sistem ve sensörleri ile donanmamızın daha önce deneyimlemediği bu platform, bahriyelilere yeni tecrübeler kazandıracak, hava ve deniz gücümüzü müşterek olarak tek bir platformda sergileme imkanını sunacaktır. Bu platform ile donanmamız dünyanın sayılı bahriyeleri arasında yer alacaktır.

TCG Anadolu'nun Kavramsal Tasarımı L61 uçak gemisi

TCG Anadolu’nun Kavramsal Tasarımı L61 uçak gemisi (kaynak: wikipedia)

ASİMETRİK GÜÇ OLMA YOLUNDA İLERLEYEN TÜRKİYE

Çevre denizlerinde kuş uçurtmayan bahriyelilerin, tüm dünya denizlerine ulaşan yeni enstrümanı olacak, ticaretimizin devam ettiği tüm denizlerde ülkemize ait tüm unsurları koruma ve kollama görevimizde daha uzağına erişme imkânı ile bizlere güç katacak, donanmamızın yeni amiral gemisi olacaktır. Arnavutluk, Libya, Lübnan ve Yemen gibi bölgelerde vatandaşlarımızı tahliye ettiğimiz harekâtların benzerlerinin yakın gelecekte yaşanması durumunda gücümüzü artıracaktır. Keza, çevre denizlerimizde yaşanacak bir krizde, barışın tesisi yolunda ateş gücümüzün yeni yüzü olacaktır.

Ayrıca değişen siyasi ve politik ortamda devletimize “asimetrik bir güç” imkânı sağlayarak, milli menfaatlerimizi tehdit etmeyen çalışan her türlü unsura karşı caydırıcılığımızı artıracaktır. Lakin, bu atılım kesinlikle sömürgeci bir mantığı ürünü değil, gücünü barıştan alan Cumhuriyet Donanması’nın eriştiği gelişmişlik seviyesinin bir sonucu olarak görülmelidir.

UÇAK GEMİLERİ, II. DÜNYA SAVAŞINDA GÜÇ DENGELERİNİ DEĞİŞTİRDİ

Türkiye’nin uçak gemisi ihtiyacını sorgulamak için geç kalınmıştır. Aslında sorgulması gereken “uçak gemisine sahip olmak için niçin bu kadar geç kalındığı” olmalıdır. Çünkü uçak gemisine sahip olmak; geminin, uçakların inşasını ve/ veya satın alınmasını, insan gücü ve destekleyecek tesislerin oluşturulmasını; geminin yanaşacağı limanı ve uçakların bulunacağı hava üssünü inşa etmeyi kapsayan büyük bir iştir.

Uçak gemilerinin ilk örnekleri Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde ortaya çıkmış ve Birinci Dünya Savaşı’nda gerçek muharebe şartlarında ilk kez test edilmesini sağlamıştır. İki savaş arası dönemde uçak gemilerinin gelişimi devam etmiştir. İkinci Dünya Savaşı başladığında ABD, İngiltere ve Japonya’nın uçak gemileri, İkinci Dünya Savaşı’nın sonucunu belirleyen platformlar olmuşlardır.

KARA, HAVA VE DENİZ BİRLİKLERİ ULUSLARARASI DENİZLERDE İLERİ KARAKOL GÖREVLERİ İFA EDECEK!

Askeri açıdan, ülkenin deniz hava gücünü başka coğrafyalara aktarabilmesine imkân veren bu gemiler, büyük ve dünyada söz sahibi ülkeler için günümüzde vazgeçilmezlik konumunu korumaktadır. Uzak ufuklara yönelik olarak ana karadan kalkan uçaklar harekât sahasına intikalde başka ülkelerin egemenlik alanından, hava sahasından geçmek ve mesafeye bağlı olarak kısıtlı sürede harekât sahasında kalmak durumundadır. Ancak denizden bu erişebilirliğe ve etkinliğe sahip bir ülke için uçak gemisi; savaşı başlamadan düşmanı caydırma imkânı ile tek başına büyük bir kazanımdır. Bu anlamda uçak gemileri adeta “devlet diplomasisinin vücut bulmuş halidir”. Bir ülkenin uçak gemisine sahip olma iddiasını ortaya koymasıyla başlayan iç ve dış tartışmalar, bu gemilerin sahip oldukları etkinin en belirgin göstergesidir.

Bilgi çağı ve küreselleşme, ekonomik ve sosyo-kültürel olarak ülkelerin güvenliklerini etkilemektedir. Türkiye de bu etkilerden bağışık değildir. 2006 yılında Lübnan’da, 2011 yılında Libya’da ve günümüzde Arakan’da yaşanan gelişmeler, ayrıca deniz ticaretimizi etkileyen deniz haydutluğu sorunu; bu bölgelerdeki küresel yatırımlarımızı, vatandaşlarımız ile soydaşlarımızı etkilenmiş ve etkilenmeye devam etmektedir.

Bugüne kadar ülkemize olan en büyük etkiler Orta Doğu kaynaklı iken günümüzde Afrika’da artan ekonomik yatırımlarımız, Asya ve Arap ülkeleri gelişen ticaret hacmimiz, dünyanın her bölgesinde var olma ihtiyacımız açıkça göstermektedir ki; istikrar ve refah sadece iç dinamiklere odaklanarak sağlanamayacaktır.

DENİZ TİCARET YOLLARI KONTROL ALTINA ALINACAK!

Ekonomik istikrarı sağlamak ancak deniz yollarının güvenliği ve kontrolü ile mümkündür. Zira dış ticaretimizin değer olarak yüzde 55’i, hacim olarak yüzde 85’in üzerindeki kısmı deniz yoluyla sağlanmaktadır. Dokuz trilyon dolarlık dünya ticareti yüzde 80 oranında açık denizler kullanılarak yapılmaktadır. Ayrıca Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya nüfusunun yüzde 70’i sahilden 350 km içeride yaşamaktadır. Dolayısı ile ekonomik faaliyetlerin ve stratejik tesislerin önemli bir çoğunluğu deniz ve kıyı alanlarıdır. Bunun yanında karadaki enerji kaynakların azalması, denizdeki ispatlı petrol, doğalgaz, hidrojen gibi enerji kaynaklarının artması, teknolojinin açık denizlerdeki enerji kaynaklarına erişimi sağlayacak şekilde ilerlemesi; enerji, iletişim, temiz su aktarım hattı gibi kritik altyapıların büyük oranda deniz sahasından geçmesi denizlerin artan değerinde en önemli etkenlerdendir.

Küreselleşmenin doğal sonucu olarak devletimizin ve vatandaşlarımızın yurtdışındaki menfaat alanı genişlemektedir. Büyüme verilerine ve gelişme potansiyeline bakarak Türkiye’nin 2030’lu yıllarda en büyük 12 ekonomi arasına gireceği, daha da uzun bir vadede ilk 7 içinde olacağı ifade edilmektedir.

Bahse konu ekonomik aralıkta adı geçen ülkeler ABD, Japonya, Rusya, Çin, Almanya, Fransa, İngiltere, Hindistan, İtalya, İspanya ve Brezilya’dır. İkinci Dünya Savaşı’ndan kaynaklanan kısıtlamalar nedeniyle Almanya ve Japonya’yı hariç tutarsak, bugün uçak gemisine sahip ülkeler de yine aynı ülkelerdir. Bu, elbette basit bir tesadüf değildir.

GÜÇLÜ DENİZ KUVVETLERİ

Türkiye siyasi ve ekonomik rekabet gücüne, askeri rekabet gücünü ilave etmek durumundadır. Bu noktada ana karadan uzak bölgelerde varlık göstermenin tek yolu doğası gereği Deniz Kuvvetleridir.

Türkiye Cumhuriyeti, başka coğrafyalardaki ekonomik kaynakları ele geçirmeyi ve sömürmeyi hiçbir zaman politika edinmemiştir. Ancak küresel sistemin doğal bir sonucu olarak, başka ülkelerle mutabakatla geliştirilen, o halklarla birlikte kazanım elde edebilecek meşru ve doğal siyasi ve ekonomik girişimleri bulunmaktadır. Halen mevcut bu girişimler giderek çoğalacak ve Türkiye’nin güvenliğinin ayrılmaz bir parçası haline geleceklerdir.

MİLLİ UÇAK GEMİSİ TCG ANADOLU

Ulusal güvenliğimizi etkileyen durumlarda gerektiğinde deniz aşırı harekât sahalarına güç aktarımı yapabilmek maksadıyla hazırlanan “TCG ANADOLU – Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi (LHD) Projesi”; askerî gerekliliklerin yanı sıra Sayın Devlet Başkanımızın 2023’de Uçak Gemisine sahip olma yönündeki direktifleri doğrultusunda geliştirilmiş ve dünyada kısa mesafe kalkış dikey iniş özelliğine sahip tek modern uçak olan F-35B taarruz uçaklarının gemiden harekât icra edebilmesi maksadıyla 09 Mart 2016 tarihinde SSİK kararı alınarak geminin dizaynına fırlatma rampası da ilave edilmiştir.

DENİZ AŞIRI DIŞ OPERASYONLAR İCRA EDİLECEK

Sayın Devlet Başkanımız 30 Nisan 2016’da inşa başlangıç töreninde yaptığı konuşmada; “TCG ANADOLU’nun inşasını geç kalınmış bir adım” olarak gördüğünü ifade etmiş ve “Türkiye’nin hala uçak gemisine sahip olamaması büyük bir eksikliktir” diyerek, uçak gemisine olan ihtiyacı bir kez daha vurgulamıştır.

TCG ANADOLU’nun bir uçak gemisi ile farkı barındırdığı uçak miktarıdır. Ancak deniz aşırı coğrafyalarda siyasi iradenin Deniz Kuvvetlerinden beklediği dış operasyon görevleri daha kapsamlı hale geldiğinde, yeterli hava gücünün de ilgili coğrafyada bulunabilmesi gerekecektir. Bu da ancak karaya konuşlu tam fonksiyonel hava üsleri gibi “yüzen bir üs olan uçak gemilerine sahip olmak”la mümkün olabilir.

ENERJİ YOLLARINI KONTROL VE SÖZ SAHİBİ OLMAK

Uçak gemisiyle bölgesel krizlere müdahale için oluşturulan uluslararası koalisyonlarda yer alarak ekonomik ve güvenlik konularında yapılan ortak politikalarda söz sahibi olunabilecektir. İlgi alanımızı Akdeniz’in dışına taşıyıp Gine Körfezi, Hint Okyanusu ve Güneydoğu Asya’ya ulaştırmak, Nijerya, Pakistan ve Singapur gibi alternatif küresel oyuncularla enerji yolları, ekonomik, teknolojik ve askeri ortaklıklar kurmak, ancak “denizde de var olarak” desteklenebilecek ve sürdürülebilecektir. Petrol rezervlerinin bulunduğu Kızıldeniz ve Arap Denizi’nde birçok ülkenin söz sahibi olmaya çalışarak varlık gösterdiği bir coğrafyada uçak gemisi de ihtiyaçtan çok caydırıcılık gerekçesiyle zorunluluk halini almıştır.

Türk Deniz Kuvvetleri yakın geçmişte Arnavutluk’ta, Libya’da, Lübnan’da ve Yemen’de vatandaşların tahliyesini gerçekleştirmiş ve onları güvence altına almıştır. Osmanlı’dan bu yana yerleşmiş olan denizcilik kültürü ve yüzyılı aşkın süredir sahip olduğu deniz havacılık tecrübesi doğrultusunda Türk Donanması uçak gemisi ile iki mavi arasında nice engin ufuklara açılmayı beklemektedir.