SON TV

Ergenekon ve Şenkal Atasagun

Ergenekon Davası’nda iddia makamındaki savcılar iki bin küsur sayfalık iddianameyi okumaya başlayınca aklıma Ergenekon şeması ve belgelerini saçma sapan ve ciddiyetsiz bulduğu halde ilgili makamlara yollayan Şenkal Atasagun geldi.

Teyit Edilmemiş Bilgiler
MİT, Ergenekon davasına bakan 13 Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen şemadaki isimlerin ve CD içindeki bilgilerin “teyit edilmemiş” ve “İstihbarata dönüştürülmemiş” olduğunu bu nedenle delil niteliği taşıyamayacağını bildirince mahkeme şemada yer alan isimlerin açıklanmamasına karar vermişti.

“Saçma Sapan Bilgiler” Rapor Edildi
Atasagun “Raporu ben değil MİT hazırladı. Oturup kendim yapmadım. Raporda benim de çok saygı duyduğum isimler vardı. Saçma sapan, ciddiye alınmayacak iddialar bulunuyordu. Ancak raporu tutmadım, tutamazdım. Eğer tutsam, sumen altı yapsam işte o zaman suç işlemiş olurdum. Teşkilat tarafından ve açık kaynaklardan derlenen bu raporu önce Genelkurmay Başkanlığı’na, ardından da Başbakanlık’a yolladım. Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e de sözlü olarak bilgi verdimi. Bir asker çocuğu olarak TSK’yı hedef almam söz konusu olamaz. Hesabını vermeyeceğim hiçbir faaliyetim yok. Beni kimse lekeleyemez” şeklinde konuşmuştu.

Kaypak İfadeler
Son derecede kaypak, bir ifade… İnanmıyor, saçma sapan buluyor, ciddiye almıyor ama araştırıp başka kaynaklardan teyit etmeden ilgili makamlara yolluyor. Ortaya çıkmazsa “kahraman”, ortaya çıkınca “inanmayan asker çocuğu”. İnanmasa, içi kan ağlasa da görevini yapıyor…

Peki, Mustafa Balbay’ın günlüğüne kaydettiği, 30 Mayıs 2003 tarihinde MİT Müsteşarlığı’nda gazetecilerle yenilen yemekte, İlhan Selçuk, İbrahim Yıldız Emre ve Mustafa Balbay’a “-Genç Subaylar Rahatsız- başlıklı haber etkili oldu, 1. Ordu’da her şey hazır, ihtilale hazırlanıyorlar. Genelkurmay Başkanı Özkök’le tanışın.” sözlerini söylerken de bir subay çocuğu olarak gözlerinden yaşlar mı dökülüyordu.

Her Zaman Suçluları Seyretmiş
O hep seyirci, başkaları suçluydu. Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk’a da 12 Mart 1971 askeri darbesi sonrasında gözaltına alınıp sorgulanırken kendisinin de orada nöbetçi olarak bulunduğunu belirtmiş, bu husus Ergenekon soruşturması iddianamesinde yer almıştı.

Yeni müsteşar olduğunda Kendisini ziyaret eden zamanın CHP milletvekili Fikri Sağlar’a “sizinle ilgili dosya benden önce oluşmuş” diyor, yine pası başkalarına atıyordu. Halbuki Ankara Bölge Başkanı olduğunda Fikri Sağlar’ı kontrol altına alan, Dedeman Oteli civarındaki yazıhanesini gizlice aratan kendisiydi.

MİT Müsteşarı Ne İşle Uğraşır?
Şenkal Atasagun. 11.02.1998 tarihinde MİT Müsteşarlığı’na getirildi ve 11.06.2005 tarihinde bu görevden emekli oldu. MİT’in başında en uzun kalan yöneticilerden biriydi. O kadar sene o önemli makamı işgal etti. Rakip gördüklerini izleyeceğine, devletin imkanlarını şahsi amaçları doğrultusunda kullanacağına neden bu çok önemli konularda ciddi ve teyit edici bir çalışma yapmadı? Saçma sapan ve gayri ciddi bulduğu için mi?

Şenkal Atasagun Kimdir?

Peki Şenkal Atasagun kimdir, meslek hayatında ve 7 küsur senelik Müsteşarlığında ne gibi işler yapmış, ülkemize ne gibi fayda sağlamıştır, bir bakalım;

1. Kanunsuz Müsteşar – 1941 yılında Kars’ta doğmuştur. Okuduğu Galatasaray Lisesi’nde futbol takımının kalecisi olan Şenkal Atasagun arkadaşları arasında “Yumurtacı” lakabıyla tanınmaktadır. Arkadaşlarının “çok iyi bir öğrenciydi” demelerine karşın Atasagun liseyi 21 yaşında bitirmiştir. Liseden sonra Fransa’da iki yıl Grenoble Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde okuyup mezun olmuştur. Kanunda 4 yıllık yüksek eğitim şartı olmasına rağmen kanunsuz bir kararla Müsteşar yapılan ilk şanslı kişidir.

2. İstanbul-Ankara-Brüksel – Yedek subaylığını müteakip 1967 yılında Milli İstihbarat Teşkilatı’na girmiş ve İstanbul’da MİT’in “Kontrespiyonaj” bölümü ‘Sovyet Masası’nda çalışmaya başlamıştır. Meslek hayatı İstanbul, (iki dönem) Brüksel ve Ankara arasında geçmiş, Anadolu’da hiç çalışmamıştır. İstanbul Bölge Başkan Yardımcılığı, Ankara Bölge Başkanlığı, 1995 yılında Operasyon Başkan Vekilliği ve Müsteşarlıktan önce 1997 yılında Londra’da yurt dışı görevde bulunmuştur. Evli ve çocuksuzdur.

3. Atasagun ve Çakıcı – Şenkal Atasagun, Alaattin Çakıcı ile ilk görüşmesini görevli olduğu İstanbul’da 13 Temmuz 1987 tarihlinde yapmıştı. Bu görüşmeyi “temas raporu” olarak düzenlemiş ve 16 Temmuz 1987 tarihinde resmi bir yazıya ekleyerek Müsteşarlık makamına yollamıştı. Raporunda Çakıcı’nın milliyetçi bir kişi olduğunu, babasının solcular tarafından öldürüldüğünü belirtiyor, kendisinden operasyonel faaliyetlerde faydalanılabileceğini söylüyordu.

4. Yavuz Ataç ve Alaattin Çakıcı – Atasagun-Çakıcı ilişkisi doğrudan olmasa da, Şenkal Atasagun’un MİT’teki görevi süresince devam etti. Atasagun Operasyon Başkan Vekili iken ve Alaattin Çakıcı İçişleri Bakanlığı ve MİT’in Kontr-Terör ünitesi tarafından aranırken, ona kırmızı pasaport verdirip, Yavuz Ataç ile Avrupa’da sözde operasyonlarda kullanıyordu. Yavuz Ataç, Türkiye’deki çalışmaları ve gelişmeleri anında ABD’de yaşayan Çakıcı’ya iletiyor, onun Türkiye’deki güvenilir adamı gibi her işinle uğraşıyordu. İleriki tarihlerde bantlar yayınlayarak Mesut Yılmaz Hükümeti’ni düşüren Alaattin Çakıcı, bir mülakatta, “Amerikalılara çok cazip geldim. Elinde telefonla hükümet düşüren bir adamdım.” diyordu. Fransız polisinin de kendisini elde etmek istediğini söylüyordu.

5. Borsacı Suikastı ve Artık Taşeron Yok Beyanı – Alaattin Çakıcı 1998’de Fransa’da yakalanana kadar Şenkal Atasagun’un emrinde çalışmıştı. Hatta bu ilişki, Mart 1997’de arabasında Çakıcı’nın adamlarının silahlı saldırısına maruz kalan İstanbul Borsası müşaviri Adil Öngen’e karşı yapılan suikastı, “bu operasyonu MİT mi hazırlattı” şeklinde yorum ve tartışmalara neden olmuştu. Atasagun 1998’de Alaattin Çakıcı’nın kurumla tüm ilişkisinin kesildiğini söylemiş, “artık taşeron kullanmayacağız” diye belirli medya tarafından çok alkışlanan beyanatlar vermişti.

6. Yargıtay-MİT-Çakıcı Skandalı – 2004 yılında Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya’nın adının karıştığı bir diğer Çakıcı skandalı oldu. Skandalın baş aktörü Şenkal Atasagun’un sağ kolu Kaşif Kozinoğlu idi. Şenkal Atasagun’un bilgisi dahilinde olduğunu belirterek suçsuz bulduğu Kaşif Kozinoğlu, İstanbul Başsavcılığı tarafından Çakıcı’nın yurt dışına kaçışına ilişkin yürütülen soruşturmada organize suç örgütü lideri tarafından oluşturulan çeteye yardım etmekle suçlanıyor, Kozinoğlu’nun Çakıcı’nın dava dosyasının geciktirilmesi için faaliyette bulunduğu iddia ediliyordu. MİT Müsteşarı ise, Çakıcı’nın 5 ayrı arkadaşı ile telefon görüşmesi yaptığı ve bir alacağın tahsili için Çakıcı’dan yardım istediği, parasal konularda konuştuğu belirtilen Kozinoğlu için “faaliyetlerinden haberim var, benim bilgim dahilinde” diyordu. Kaşif Kozinoğlu ise savcılıktaki sorgusu sırasında vücudundaki izleri gösterip, ‘vatan için kurşun yediğini’ anlatmış ve görüşme nedeni olarak da MİT’in Türkiye’de bir politikacıya suikast yapılacağı haberini aldığını, suikast girişimini önlemek için suikastı hazırlayan Alaattin Çakıcı’nın adamı ile ilişki kurduğunu belirtmişti. Bu saçma ve geçersiz bir bahaneydi. Zaten, böyle bir ihbar olsa dahi, MİT Operasyon Başkanlığı Asya ülkeleri Daire Başkanı olan Kaşif Kozinoğlu’nun böyle bir ihbar mektubu ile yakından-uzaktan ilişkisi olmaması gerekirdi.

7. TİT’ci MİT’ci – Şenkal Atasagun, Özel Harp’çi Yavuz Ataç’a hep sahip çıktı ve onun her türlü kirli ilişkisine tepkisiz kaldı. Yabancı İstihbaratçılar ile dikkat çeken irtibatları olan, Amerikalıların “İran Gate” olayında kullandıkları hava şirketi sahibi Nedim Sulyak ile çok yakın birlikteliği bulunan Yavuz Ataç’a, Fransa’da yakalanan Alaattin Çakıcı ile çıkar ilişkilerinin açıkça belirlenmesi üzerine daha fazla sahip çıkamadı, emekli olmasına göz yumdu. O zamana kadar Akın Birdal suikastında Astsubay Cengiz Ersever ve Semih Tufan Günaltay ile birlikte olan hem MİT elemanı, hem de TİT (Türk İntikam Tugayı) mensubu Mehmet Kulaksızoğlu olayında Yavuz Ataç’ın rolünü görmemezlikten geldi. Polis Engin Civan’ın vurulmasından sonra yurt dışına kaçan Tevfik Ağansoy’u, Yavuz Ataç’ın çıkarttığını tespit etti, hiçbir işlem yapılmadı. Daha sonra aynı Tevfik Ağansoy, İstanbul Bebek’teki bir salda Alaattin Çakıcı’nın adamlarınca öldürüldü. Yavuz Ataç bu olayda da ikili oynadı ve Çakıcı lehine çalıştı.

8. Mehmet Ali Birad ve Murat Bozlak – Özel Harp’çi Kaşif Kozinoğlu MİT’e geldiğinde Şenkal Atasagun’un yakın arkadaşı Mehmet Ali Birand’ı ortadan kaldırmak istediği bilinmiyordu. Daha sonra hem Tarık Ümit’in, hem de Yeşil kod Mahmut Yıldırım’ın ifadeleri ile bu husus aydınlandı. Atasagun bu konudan haberdar olunca hemen Birand’a haber vererek dostluk gösterisinde bulundu ama Kozinoğlu’nu da himayesine aldı. Kaşif Kozinoğlu MİT’te göreve başladıktan kısa bir süre sonra altında çalışan astsubaylara zamanın Hadep Başkanı Murat Bozlak’a yönelik bir suikast için çalışma yapmalarını istemiş, Astsubay’lar, MİT’te bu tip faaliyet yürütülmediğini bildiklerinden durumu üstlerine bildirmişlerdi. Soruşturma açıldı ve Kozinoğlu ve onun Daire Başkanı Orhan Çoban’ın ifadeleri alındı. Kozinoğlu’na disiplin cezası verildi. Bütün bu ve benzer olaylar Atasagun-Kozinoğlu birlikteliğini pekleştirdi.

MİT Temsilcisi Mardinli İbrahim – Mardinli İbrahim MİT’te askerliğini yaptıktan sonra şöför kadrosu ile işe alınmıştı. Türkçeyi doğru dürüst konuşamayan İbrahim’in üstün vasıflarını keşfeden zamanın İstanbul Bölge Başkanı Nuri GÜNDEŞ, onu “şöför” kadrosundan “memur” kadrosuna geçirmişti. Bu tarihlerde İstanbul’da kahvehane işlettiği, uygunsuz kişilerle dostluk ettiği, elinde telsizle dolaştığı, kahvehaneye gelen polis ekiplerine müdahale ettiği gibi söylentiler vardı. Gündeş, bu kıymetli MİT personelini değerlendirdi ve onu “MİT Temsilcisi” olarak Beyrut’a gönderdi. Yurtdışı görevden döndükten sonra mal varlığında önemli gelişmeler oldu. Artık İstanbul’da otelleri ve iş hanları vardı. Bir kardeşi “mücevherat” işi, diğer kardeşi “dericilik” yapıyordu. MİT’e bildirmediği bir kardeşi ise uyuşturucu kaçakçılığı dolayısıyla Almanya’da cezaevinde idi. Tekirdağ’da çiftliği olduğu, döviz büroları ile ilişkisi bulunduğu söyleniyordu. İbrahim’in eli de açıktı. Amirlerine mücevher ve deri armağanlar verdiği, hatta bir amirine otomobil hediye ettiği söyleniyordu. İbrahim’in hikayesi uzun, bir başka gün onu da yazarız. Sonunda Özel İstihbarat Dairesi onun uyuşturucu kaçakçılarıyla karışık ilişkiler içinde olduğunu, tanınmış kaçakçılarla arasında bir para trafiği bulunduğu, evinde kaçakçılarla toplantılar yaptığını tespit ediyor. Ankara’ya çağrılıp sorgulanıyor, Ne mi oluyor? Herhalde tahmin ettiniz. Araya İbrahim’i İstanbul’dan tanıyan Şenkal Atasagun giriyor. İbrahim’i o tarihte başında bulunduğu Ankara Bölge Başkanlığına alıyor. İbrahim’le ilgili menfi haberler daha sonra da devam ediyor. Konunun Teftiş Kurulunca ele alınarak soruşturmanın derinleştirilmesi önerisi dikkate alınmıyor. Sonuçta, İbrahim hiç bir resmi soruşturmaya tabi tutulmadan, Şenkal Atasagun Londra’ya tayin edilirken, Güneydoğu’ya gönderildiği için istifa ederek emekliliğini istiyor. Şimdilik burada keselim. Şenkal Atasagun’un başarılı meslek hayatından örneklere önümüzdeki günlerde başka yazılarda da yer vereceğiz.

Şimdi diyeceksiniz ki bu adam hiç mi iyi bir şey yapmadı? Abdullah Öcalan’ı getirttiği, zafer işaretleri yaptığı, “Getiren de biziz, astırmayan da” dediği günleri nasıl unutursun.

O kısmı da bırakalım sevgili Mehmet Ali Birand anlatsın… Sağlıcakla kalın.

YAZARIN SON YAZILARI
Casusluk Hikâyeleri-7 - 9 Haziran 2014
Casusluk hikayeleri-6 - 12 Mayıs 2014
Casusluk hikayeleri-5 - 27 Nisan 2014
MİT KANUNU - 17 Nisan 2014
Casusluk hikayeleri-4 - 6 Nisan 2014
Casusluk hikayeleri-3 - 28 Mart 2014
Casusluk hikayeleri-2 - 22 Mart 2014
Casusluk hikayeleri-1 - 16 Mart 2014
TÜBİTAK - 1 Mart 2014