Diyarbakır bildirisi bitiş mi, yeni bir başlangıç mı?

İnşallah terör biter ve Türkiye barışı iliklerine kadar hisseder. Bundan sonra Türkler de Kürtler de kadim kardeşliklerinin tadını çıkarırlar.

Fakaat!…

Sağlanacak olan barış havası, bizi rahavete sevk etmemelidir.

Gelinen aşama, bir bitiş değil, yeni hamlelerin müjdecisidir. Artık büyük düşünme ve 20. Yüzyıl paradigmalarını çöpe atma zamanıdır.

Ezik, içine kapalı; bir türlü Lozan aşağılık kompleksinden kurtulamayan “partizan cumhuriyetçiler”in “korku kültürü” pompalamasından kurtulup eğik başımızı kaldırmamız ve etrafımıza şöööyle bir bakmamız lazım.

Artık Türkiye eski Türkiye değildir. Kabına sığmayan, ufkunu genişletmeye çalışan, gömleği dar gelen bir ülkeyiz artık. Ayaklarımıza dolanan terör belasını da savdık mı, Türkiye “Büyük Türkiye” olacak. Adı “Türkiye” olur, “Büyük Türkiye” olur, “Federal Türkiye Cumhuriyeti” olur… Bir şey değişmez…

4 parçaya bölünmüş Kürtler, sadece Selçuklu ve Osmanlı zamanında bir arada idi. Bir kısmı İran’da, bir kısmı Irak’ta, bir kısmı Suriye’de kaldı Lozan ile… (Gerçi İran’da kalan parça daha eskidir.) 4 parçaya ayrılmış Kürtlerin birleşmesi ancak Türkiye’nin büyümesiyle mümkündür. Kısacası, Kürtlerin şahsiyet bulmasının tek şansı, tarihi dinleyip Türkiye’ye entegre olmaktır.

Artık taşlar yerinden oynamıştır. Hazır taşlar yerinden oynamışken ve kartlar tekrar karılacakken, Türkiye de tarihî misyonuna yakışır bir şekilde davranmalı ve hiç olmazsa, İran dışındaki Kürtleri birleştirecek bir stratejiyi hayata geçirmelidir. Nihayetinde, Irak ve Suriye’deki Kürtler, Türkiye’deki Kürtler’in uzak veya yakın akrabasıdır. Ayrıca, Irak ve Suriye Kürtler’i için Türkiye, dünyaya açılma noktası olacaktır. Yani Türkiye câzibe merkezi olacak ve mensup olmakla büyük avantajlar elde edilecek bir ülke haline gelecektir.

Yeni yapıya, Kuzey Kıbrıs, Nahcivan ve Batum da dahil edilirse, kaymaklı ekmek kadayıfı olur ki, tadından yenmez.

Olayın İsrail boyutune gelince…
Farkında mısınız, teröristlerin silah bırakma konusu ile İsrail’in Mavi Marmara trajedisinden özür dilemesi, aynı günlere denk geldi veya getirildi. Bundan sonra Türkiye-İsrail ilişkilerinde bir olumsuzluk görülmeyecektir ama İsrail-Türkiye ilişkisindeki yumuşamanın, masum olduğu söylenemez. Suriye’deki olumsuzluk bittikten sonra güçlendirilecek olan Türkiye-İsrail işbirliğinin amacı, İran’a karşı güçlü bir ittifakın oluşturulmasıdır. Türk siyasetçileri, ABD ve İsrail’in “taş verip damaya çıkma” oyununu görmelidir. Bu gidiş, Ortadoğu’da daha büyük bir sorun olarak Türkiye-İran ilişkilerini hedeflemektedir.
Türkiye büyürken, yeni stratejide Kuzey Irak ve Kuzey Suriye (Misak-ı Millî’nin Güneydoğu sınırı)’nin yanında İran’ın Batısı ve Güney Batısı da var mı? 1924 yılına kadar Kaçarlar’ın egemen olduğu ve milyonlarca Azerî ve Türkmeninin yaşadığı İran coğrafyasını ABD, Türkiye’ye altın tepsi içinde sunup ağzının suyunu akıtırsa, Ortadoğu, yıllarca kanamaya devam eder. Türkiye bu oyuna gelmemeli ve İran ile ilişkilerini zedelememelidir.
***
Türkiye, mevcut iktidarla bir aşama kaydeder ama asıl iş, şimdinin gençleri, ilerinin siyasetçileri olanlara düşüyor. Bu problem, Türkiye’de 4-5 kuşağı meşgul edecektir. Yeni kuşaklar 20.yüzyılın aşağılık kompleksinden kurtulur ve böyle bir vizyonla yetişirse, yarının Türkiye’si tarihî misyonuna yakışır bir yavır ve vizyon sergileyecektir.
Bütün bu sebeplerle, artık kim yazdırıp kim okuttuysa, Diyarbakır’da okunan bildiriyi, sadece terörün bitişi olarak görür ve Türkiye için ifade ettiği arka plan iyi okuyamazsak, “partizan cumhuriyet”in hastalıklarını 21. Yüzyılda da devam ettirmiş oluruz.


SON HABERLER

İlgili Haberler

Exit mobile version