Cumhuriyetin Anayasal Süreci

100. yılına on kala Cumhuriyetimizin kuruluş yıldönümünü büyük bir gurur ile kutladık. Sabahlara değin süren coşku tüm milletçe sahiplenildi ve yaşandı. Hukuki Gündem size nostaljik bir yazı sunacak. Bu hafta yazımızda Cumhuriyetin kuruluş öncesi ve sonrası anayasal gelişmelerine değineceğiz. Ulu önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ulusuna armağan ettiği Cumhuriyetin ilk yıllarına ait Anayasal yapıyı irdeleyerek siz okuyucularımıza sunacağız.

Cumhuriyet en kısa tanımıyla devlet yönetimini üstlenecek ve siyasi taraflılığı sağlayacak kişilerin yapılan seçimler ile millet tarafından seçilerek meclis çatısı altında buluşturulması halidir. Cumhuriyetin varlığı milli iradeden geçer. Halkın, milletin karar verdiği yolun devlet iktidarını ve siyasi söylemi sahiplenmesi halidir. Yani aktif ve uygulanabilir bir Cumhuriyet ancak vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin sağlanabildiği, siyasi söylem ve ideolojilerini rahatça savunabildikleri zeminde mümkün olabilecektir. İşte bu noktada anayasa ve anayasal güvencelerin önemi ortaya çıkmaktadır. Anayasalar devletin temel yapısını betimlemekle beraber kişilerin temel hak ve özgürlüklerini de güvence altına alan metinlerdir. Yani bir Cumhuriyetin olmazsa olmazı anayasal güvence ve haklardır.

ANAYASA VE PARLEMENTO BATI KÖKENLİ KAVRAMLARDIR

Anayasa batı kökenli bir kavramdır. Temelinde hak talepleri ve parlemento yani demokrasi hareketi yatar. Anayasanın ilk örneği 13. yüzyılda İngiltere’de Halk ve Özgürlükler Bildirgesi ile ortaya çıkmış devam eden süreçte 18. yüzyılda ise Kuzey Amerika ve Fransa’da da kabul edilmiştir. Bunun sonucunda bütün Avrupa’da parlamentoculuk uygulanmaya başlamıştır. Bu kavramlar totaliter ve monarşik devlet yönetimine karşı var olmuş yönetim şeklidir. Devleti var eden temel unsurun o devlet sınırları içerisinde yaşayan insanlar olduğu ve o insanların refahının en öncül öneme sahip olduğunu benimseyen yönetim şeklidir. Ulu önderimiz Atatürk’ünde milletimize uygun gördüğü Cumhuriyet bu sürecin meyvesidir. Yani egemenlik milletindir.

OSMANLIDA ANAYASAL SÜREÇ

Batı devletlerinin yanı sıra çok uluslu Osmanlı Devletinde zeminden olmasa da batı görgüsü almış ve bürokraside yer alan kişilerin baskı ve talepleri sonucunda anayasal metinler zaman içerisinde oluşturulmuş ve hanedana kabul ettirilmiştir. Reformlar altında ortaya çıkan gelişmeler sırası ile Tanzimat sürecini ve Senedi İttifak metninin hazırlanmasına ve hayata geçirilmesine olanak tanımış, devamında ise Meşrutiyet dönemi sırasında ilk meclis çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Osmanlının son dönemlerinde ise meclis gücü adeta hanedan gücünün de üstüne çıkmış olduğu görülmüştür. Milletin gücü ve desteği, hanedanlığın dahi reddedemeyeceği bir gerçeği gözler önüne sermiştir. Beklide Türk milletinin Cumhuriyete ne kadar uygun olduğu gerçeğini gözler önüne seren ilk somut olay olarak tarihte yerini almıştır.

CUMHURİYETİN İLK ANAYASASI

Cumhuriyet ancak sağlam bir anayasa ile mümkündür. Egemenliğin kaynağı halkta olmayan bir cumhuriyet düşünülemez. Bu suretle hazırlanan 1921 tarihli ilk Anayasamız olan Teşkilat-ı Esasiye egemenliği milletine atfeden ilk Anayasal sürecimizi oluşturmaktadır. 1. maddeside aynen şu şekilde zapt edilmiştir: “ Hakimiyet bila kaydü sart milletindir” yani egemenlik şartsız şekilde milletindir. Tarihte var olma mücadelesini milletiyle el ele vererek gerçekleştiren bu şanlı güç işte bugünlere gelmemize sebep olan asli unsurdur. Anayasanın ikinci maddesi Büyük Millet Meclisini üçüncü maddesi ise hükümet şeklini betimlemiştir. Yani yüzyıllar sonra ilk kez bir millet gücünü ve iradesini kendisinde bulmuş ve bu hususu anayasal metinlerden direkt olarak almıştır.

1924 ANAYASASI VE TEMEL HAKLAR

Kişi hak ve özgürlükleri konusunun 1921 Anayasasına olmaması nedeni savaş döneminde ayrıntılı bir çalışmanın yapılamamış olmasındandır. 1924 Anayasanı temel haklar yönünden ilklik taşır. Yurttaşlık hakları üzerinde ayrıntılı çalışma yapılmış ve Anayasanın 5. faslında bu husus “Türklerin Hukuku Ammesi” başlığı altında işlenmiştir. Buna göre 68. madde aynen şu şekilde zapt edilmiştir:
“Her Türk hür doğar, hür yaşar. Hürriyet, başkasına muzır olmayacak her türlü tasarrufta bulunmaktır.
Hukuku tabiyeden olan hürriyetin herkes için hududu, başkalarının hududu hürriyetidir. Bu hudut ancak kanun marifetiyle tespit ve tayin edilir.”

Kişilerin hak ve hürriyeti kesin ve doğuştan olduğu anayasal güvenceye alınmış ancak kanuna aykırılık halinde hürriyet ihlal edilmiş sayılacaktır. Yani kimse keyfi cezaya muhatap olamayacaktır.

İşte Cumhuriyetimiz bu esas ve güvenceler altında var edilmiş ve güvence altında yaşatılmıştır. Cumhuriyet sadece adı olan bir kavram değil, özgür yaşam ve siyasetin var oluş kaynağıdır.

SON SÖZ OLARAK; Bize Cumhuriyeti ve bu hür yaşamı sağlayan atalarımızı başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü rahmet ve özlem ile anmakta, dua ve sevgimizi göndermekteyiz. Onlar bu zorlu yolculukları yaşamamış ve elde ettikleri bunca güce rağmen milletin egemenliğini millete armağan etmiş olmasalardı bu güzel günler olmazdı. Hakkı, hak edenin kıymetini bilerek, herkese saygılar…


SON HABERLER

İlgili Haberler

Exit mobile version