SON TV

Evliliğimden Ne Kadar Doyum Alıyorum?

Evlilik; sosyal, psikolojik, fiziksel birçok ihtiyacın karşılanmasını sağlayan bir kurum olması sebebiyle tüm toplumlarda önemsenmiş ve genel olarak toplumun huzurunu muhafaza eden bir kurum olduğu görüşü benimsenmiştir. Türk toplumunda da yüzyıllardan beri aile kutsal bir kurum olarak önemini korumuş ve aile yapısını korumak için hassasiyet gösterilmiştir.

Evlenmeyi tercih eden her birey, mutlu olabilmek, huzurlu bir yuva kurmak ve bundan sonraki hayatını eşiyle birlikte geçirmek için imzalar nikah defterini. Fakat maalesef her zaman beklediğini bulamaz çiftler evliliklerinden. Birlikte girilen evlilik yolunda bazı çiftler başarıyla ilerlerken bazıları mutsuz olarak yollarını ayırmayı tercih ederler. Bazıları ise çeşitli sebeplerle ayrılmaz fakat evliliğinde de huzurlu değildir.

Evliliğinde huzurlu olmayan bireylerin çoğunlukla yaşamının diğer alanlarında da mutlu olamadığı görülmektedir. Mutlu olmayan çiftler için boşanmak tercih edilebilecek yollardan biri olmakla birlikte doğuracağı olumsuz sonuçları da hesaba katmak gerekmektedir. Özellikle çocuklu ailelerde boşanmanın getirdiği sıkıntılar bazen boşanmadan önce yaşanan sıkıntıları bile aratabilmektedir. Bu nedenle, bana göre eğer birey evliliğini kurtarabileceğine dair en ufak bir ümit taşıyorsa devam edebilmek için tüm gücüyle mücadele etmelidir. Fakat evliliğin devam etme ihtimali kalmadıysa ve evliliğin devamı aile üyelerine büyük zararlar vermekteyse bu durumda yapılabilecek en iyi şey kendine ve diğer aile üyelerine zarar vermeden ayrılabilmeyi başarabilmek olacaktır.

Her problemin çözümünde olduğu gibi evlilikle ilgili problemlerin çözümünde de “farkında olmak” çok önemlidir. Özellikle evlilikle ilgili problemlerde genellikle problemin yükleneceği bir “öteki” bulunur ve evlilikteki tüm problemin kaynağı olarak o kişi gösterilir. Bu nedenle problemi çözebilmek için bireyler kendilerine karşı dürüst davranmalı ve kendilerini sorgulamaktan kaçınmamalıdır. Unutmamak gerekir ki karşındakini değiştirmek oldukça güçtür. Bu nedenle değişime birey kendinden başlamalıdır. “Ben hangi davranışlarımı değiştirirsem evliliğimde farklılaşma sağlayabilirim?”, “evliliğimi daha iyi hale getirmek için neler yapabilirim?” gibi soruların cevaplarını uygulamaya geçirmek küçük adımlar gibi görünse de evliliğe sağlayacağı katkılar büyük olacaktır. Fakat burada önemli olan, daha sonrasında “bak ben senin için kendimi değiştirdim” gibi karşıdaki insanı tahrik edecek cümlelerden kaçınmaktır. Tabii bu, suçu hep kendinde arayıp eşine rahtsız olduğun yönlerini belirtmemek gerekir anlamına gelmemelidir. Burada dikkat edilmesi gereken şey karşıdaki insanı suçlayıcı konuşmaktan kaçınmak olmalıdır. Çünkü suçlamak doğal bir tepki olarak savunmayı getirir. “eleştiriye açık değilsin” cümlesini çok kullanırız günlük hayatta. Bana göre ise eleştirmeyi bilmediğimiz için olumsuz tepkiler alırız karşımızdakinden. Eleştiri ile suçlamayı birbirinden ayırmak gerekir. Eşinizin size “sen hep ……sın zaten” dediğini hayal edin. Bir de “……. davranışından rahatsızlık duyuyorum çünkü…..” dediğini. Hangisi sizi daha çok etkiler ya da hangisi daha çok rahatsız eder. Bu nedenle eleştirirken tümüyle karşıdakinin kişiliğini hedef almak yerine sadece rahatsız olunan davranış karşısında hissedilen duyguyu belirtmek daha faydalı olacaktır.

Evlilik çok karmaşık ve her biri birbirinden farklı olan ilişkiler yumağıdır. Bu nedenle problemlerin çözümü için ortak noktalar olmakla birlikte her ailenin çözüm yöntemleri birbirinden farklıdır. Bu nedenle, bunları yaparsanız evliliğiniz düzelir demek çok zordur. Her aile kendi yapısını çok iyi tahlil etmeli ve kendi çözüm yöntemlerini geliştirme konusunda gayret göstermelidir. Tıkandığı noktalarda da yardım alabileceği kaynakları iyi seçmeli gerekirse bir uzmana başvurmaktan kaçınmamalıdır.
Uzm. Psi. Dan. Ayşe Yıldız