SON TV

Mısır’daki katliama “Dinlerarası Hoşgörü” kör ve sağır!

Mısır’da 3 Temmuz’dan bu yana darbecilerin gözaltında tuttuğu Mısır’ın ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin serbest bırakılması için Adeviyye meydanında toplanan kararlı Müslüman Kardeşler taraftarları, meydanları terk etmiyor.

Günlerce meydanlardaki sivil gösterilere katılanlar; Muhammed Mursi’yi sandığın seçtiğini ve ancak sandığın devireceğini söyleyerek, Mursi’yi darbeci generallerden geri alıncaya kadar hiçbir yere gitmeyecekleri konusunda verdikleri sözde duruyorlar.

Müslüman Kardeşler sözcüsü Adeviyye’de, “Direneceğiz ama asla şiddete başvurmayacağız. Kabil’e karşı Habil olacağız. Silahsız ama kanımızla canımızla direneceğiz” diyerek, kararlılıklarını ortaya koydu.

26 Temmuz Cuma günü Mısır Genelkurmay Başkanı Abdulfettah el Sisi, kendi taraftarlarını “darbemize sahip çıkın” diyerek, Tahrir meydanına davet ederken, bu davetin ardından sabaha karşı Mısır tarihinde asla unutulmayacak bir katliama imza attı.

Darbeci General Sisi, halkını acımasızca katletti. Sisi’nin, silahsız, sopasız sivil gösteriye ateşle saldırması sonucunda 200 kişinin ölmesi ve 4500 kişinin yaralanması Mısır tarihinde, “kara cumartesi” olarak anılacak.

Silahlara, dua ve söz ile karşı koyan Müslüman Kardeşler, Adeviyye’de yüzlerce ölü ve binlerce yaralı verip meydanı terk etmeyerek, hakkını, emanetini canı pahasına da olsa almadan evlerine dönmeyeceklerini, sadece mezara döneceklerinin kararlılığını pekiştirdi.

Tahrir’de darbeci katiller kendi tarihlerini yazarken, Adeviyye’de Müslüman Kardeşler İslam dünyasına yeni bir sayfa açıyorlar.

Mısır’dan yayılan hak ve özgürlükler verilmezse alınır. Rüzgarı, ateşi Arap dünyasının diktatörlüklerini de ABD ve Batı’nın iki yüzlü emperyalist odaklarını da yakacak bir yangın olacak bu direniş…

Mısır, Tunus ve Libya; Batı dünyası ve Arap krallıklarının topyekûn savaşıyla karşı karşıyalar.

MISIR’DA YAŞANANLAR BİZE GERÇEĞİ HATIRLATIYOR

Ramazan’ın 20. gününde Mısır’da yaşananları değerlendiren CIA görevlisi Mıchel Scheuer; ABD ve Avrupa’nın Mısır darbesini tezgâhladığını ve sonuçta bunun kendilerine karşı bir cihada dönüşeceğini hesaplamaları gerektiğini söyledi.

Mısır’da yaşananlar tek kelime ile bize bir gerçeği hatırlatıyor. Batı dünyası, Arap halklarına demokrasi telkininde bulunur fakat sandıktan çıkan fikri beğenmediğinde o demokrasi, sandık fikrini tekmeler, boğar, katleder.

Mısır, Libya ve Tunus’ta sandıktan çıkan İslamcılara karşın topyekûn sol, liberal ve laik azınlık grupların, bir cephede toparlanarak, karşı saldırıya geçmeleri nasıl izah edilecek?

Tunus ve Libya’da muhalif figürlere suikast yapılırken, sokaklara çıkan gruplar Müslüman Kardeşler’in ofislerine saldırmaya başladılar.

Mısır’da yaşanan askeri darbe ve katliamlara karşı Batı dünyasından tek bir ses gelmedi.

Amerika, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve Avrupa; adeta darbecilere işini çabuk bitirmesi telkinindeler. Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı ise sandıkla, demokrasiyle gelecek olan rüzgârın krallıklarını, diktatörlüklerini yerle bir edeceğinden korkmakta ve darbeci Sisi’ye her türlü maddi, manevi desteği vermektedir.

Mısır’da yaşanan bu katliam karşısında “Medeniyetler İttifakı” ve “Dinlerarası Hoşgörü” taraftarlarının sessiz, kör ve sağır bir haleti ruhiye içinde olmaları da izaha muhtaçtır.

Demek ki “Dinlerarası Diyalog” ve “Medeniyetler İttifakı” post modern bir melodiymiş!