SON TV

Mahkemeler ve evlilikler

Günümüzde mahkemelerin evlilikler hakkında verdiği kararlar aileleri daha zor duruma düşürüyor, boşanmaları artırıyor, evlenmek isteyenleri ise evlilikten soğutuyor.

Üç çocuklu bir aile düşünelim: Ayrılmaya kalktıklarında yüksek miktarda nafaka hanıma bağlanıyor, çocukların velayeti de ona veriliyor. Evlilikten sonra aldıkları evin yarı hakkı yine hanıma kalıyor, o evde de kadının ve çocukların oturmasına karar veriliyor. Erkek maaşının kalan çok az bir kısmıyla evlenemeyecek, sığınacak bir yer dahi bulamayacak duruma düşüyor.
Bu tip kararlar erkeklerin üzerinde kâbus gibi dolaşıyor, kadınları evliliği yıkma konusunda cesaretlendiriyor. Evin erkeği yani baba etkisiz, itibarsız, pasif ve silik duruma düşüyor. Bu da erkekleri mutsuz yapmasının yanı sıra çocukların kişilik gelişimlerini olumsuz yönde etkiliyor.
Erkeklerin evden uzun süreli uzaklaştırılmaları ayrı bir facia. 6 aylık bu uzaklaştırmada erkek çok zor durumlara düşüyor:
• Kalacak yer bulamıyor. Anne babasının ayrı bir evi olanlar şanslı sayılabilir. Onların yanına yerleşiyorlar. Anne babası başka şehirde oturuyorsa veya ölmüşlerse erkek gidecek, kalacak yer bulamıyor. Bir hastam bir arkadaşının iş yerindeki çekyatta yattığını ve kendini sığıntı gibi hissettiğini söylemişti. Akşam işyeri kapanınca gidiyor ve orada kalıyordu.
• Erkek bu sürede temizlikte, elbiselerinin değişiminde ve cinsellikte problemler yaşıyor.
• 6 aylık tedbir süresinin fazlalığı erkeğin eşine karşı öfkesini artırıyor, aile bütünlüğü bozuluyor. Çiftin tekrar bir araya gelmeleri zorlaşıyor. Bir araya gelseler de bakıyorsunuz erkek tekrar şiddet uygulamış, yine bir 6 ay daha evden uzaklaştırma…
• Çocuklar ise anne babanın bu çekişmesinden dolayı arada kalıyor ve eziliyorlar. Bu yüzden kalıcı psikolojik izler söz konusu olabiliyor.
Ailenin korunması hakkındaki kanun aileyi parçalar haline gelmiştir. Bu kanun kadına, eşinden şiddet gördüğünü iddia ederek mahkemeye müracaat etmesi halinde ayrıca bir delile veya bir şahide ya da doktor raporuna ihtiyaç olmaksızın kocasını hakim kararı ile evden uzaklaştırma imkânı vermektedir.
Kısacası erkeği evden uzun süreli uzaklaştırma boşanmaları artıyor, yeni evlenecek gençlerin gözünü korkutuyor. Geçen yıl evden uzaklaştırma cezası alan erkeklerin sayısı 30 bin gibi korkunç bir rakama ulaşmış durumda.
Bu tip korkular yüzünden evlenmeden birlikte yaşayan partnerler mantar gibi çoğalıyor. Bu da kadını korumasız hale getiriyor. Yani kadını koruduğunu iddia eden kanunlar onun ezilmesine imkân tanıyor.
Bir avukat dostumuz bir müvekkilinden söz etti. Adamcağız eşinden ayrılmış, başka bir şehirde yaşayan eski karısına mahkemenin belirlediği 3 bin liralık nafakayı her ay düzenli ödemektedir. Aldığı bir haberle adamcağız yıkılır. Kadın dostundan bir çocuk doğurmuştur. “Benim paramla dostuyla yaşıyor” demektedir.

Avukatımıza “ Bu durumu mahkemeye bildirse kocasından aldığı nafakasını keser mi?” diye sordum. “Evlilik akdi olmayınca mümkün değil. Kadın seviyeli birliktelikleri olduğunu, farkına kalmadan hamile kaldığını söylediğinde mahkeme muhtemelen nafakanın devamına karar verecektir.” diye cevap verdi. Neresini düzelteceksiniz, nesine yanacaksınız?
Üstelik bu kadınlar kocaları ölene kadar evlenmedikleri sürece nafaka almaya devam edeceklerdir. Yani diyelim birkaç yıl evli kalmış genç bir kadın, ayrıldığı kocasından uzun yıllar nafaka almaya devam edecektir.
Bir başka hastam ise 3 kızıyla yaşayan ve kendisine uzaklaştırma cezası verdiren karısının kendi mülkü olan evlerine kadının dostunu aldığını söylemişti. “Ben kendi evime giremiyorum, karım dostunu eve alıyor.” diye de eklemişti.
Aile düşmanı olan bu kanunlar muhakkak tekrar gözden geçirilmelidir.

YAZARIN SON YAZILARI
Yaşlılıkta cinsellik - 17 Şubat 2017
Anne ile sohbet - 10 Mayıs 2016
Yürüyüş - 2 Ocak 2016
İyilik terapisi - 6 Ekim 2015