SON TV

Paralel’in iz düşümü

Paralel iki çizgi dik paralelse, iz düşümleri iki nokta; yataysa, tek çizgidir.
Şimdi bu hikmetli lafı (!) niye söyledim; ona geçelim.
Maşallah Aralık ayından beri, bir “paralel devlet” lafıdır gidiyor. İşte bu paralellik dikey konumlu bir paralellik ise, iz düşümü, birbiriyle ilişkisi olmayan iki nokta hâlindedir. Yok, dikey değil yatay konumlu paralelse, izdüşümü bir çizgidir.
Şimdi sözü edilen “paralel yapı”nın yataylığı veya dikeyliği sorununu ele alalım.
Dünyada bütün “paralel yapılar”, devletle olan ilişkilerinde dikey bir vaziyet arz ederler. Yani öz yapısı gereği, devletle içkinleşmeden, kıyıdan kıyıdan yükselir. Eski İran, eski Irak, Yeni Suriye, yepyeni Mısır, Orta ve Güney Afrika ve Amerika’daki muz cumhuriyetlerindeki durum, paralel yapıların devletle ilişkilerine güzel birer örnektir.
Türkiye’deki parelel yapı” ilginç. Bizdeki “paralel yapı”, devletle ilişkilerinde dikey, kamu oyundaki tezahürü itibariyle yatay bir durum arzediyor. Yani, çizgiyi meydana getiren noktalar, davulcu yellenmesi gibi, toplum içinde kaybolup gidiyor. 1950’de başlayıp 27 Mayıs’tan itibaren kriminalleşen bütün gece baskınlarında rol oynayan “paralel yapı”lar, menfaat ilişkileri açısından devletle dikey, kamu oyuyla ise yatay bir konumlanma içinde vaziyet alarak varlıklarını sürdürmüşlerdir.

Bunlar ne demeye gelir?
Dikey konumlanmada, özdeşleşmeden ilişki içine girmek; yatay konumlanmada toplumun içinde, farklılaşmadan faaliyetleri sürdürmek demektir. Bir tür toplumsal kamuflaj yani.
Toplumsal kamuflajla kendini gizleyen paralel yapıların ortaya çıkması, turnusol kâğıdı gibi olan bazı olaylarla gerçekleşir. İşte size Gezi olayları!… 29 Mayıs gününe kadar, işinde-gücünde ve toplumsal pasifizm sergileyenlerin, meydanlara fırladığını, yani kendi çizgisini belirlediklerini gördük. En somut söylemleri, 3. Havaalanına ve 3. Köprüye, Kanalistanbul’a karşı çıkmalarıydı. (Buraya mim koyun; yazının sonuna doğru işe yarayacak.)

Dershaneler konusu, bir başka “paralel yapı” için başka bir turnusol kâğıdı oldu. Bu sorun ortaya çıkınca, devletle dikey menfaat ilişkisini sürdürenler, birden kendi yatay çizgilerini belirleyerek toplumla özdeşleşme gayretine düştü. 4 ay kadar dershane mihverli süren “paralel çizgi” cedelleşmesi sonucunda, “paralele yapı”, taleplerini elde edemeyince ve milyarlarca liralık bir sektörden el-etek çektirilme tehlikesi karşısında yeni bir hamle ile 15 ve 25 Aralık sivil darbe teşebbüslerine dönüştü. Bu yeni aşamada, “paralel çizgi” tek başına değildi. Yanında İstanbul sanayi cuntası da vardı. (Aynı cuntayı, Gezi olaylarında da görmüştük.) Şimdi bu teşebbüsün artçıl sarsıntıları, ses kayıtlarıyla devam ediyor.

Konuyu toparlarsak…
Düğüm, Gezi’deki 3. Havaalanı, 3. Köprü ve Kanalistanbul meselesindedir. Son çıkan ses kayıtlarının, bu inşaatları üstlenen iş verenler olması sizin de dikkatinizi çekmiştir.
Son olaylarda, Köprü, Havaalanı ve Kanalistanbul yatırımlarından kazanç sağlayamayanlarla, dershane ve buna bağlı kitap dergi gelirlerini kaybedenlerin “yatay paralelliği” söz konusudur. (Acaba, “paralel yapı”nın cemaat kesimi de mi bu projelere girmek istiyordu da giremedi?)

O zaman şöyle söyleyebiliriz:
1) Devlet ile ilişkisinde dikey bir paralellik gösteren “paralel yapı”, devlet ile hiçbir zaman özdeşleşmemiştir. Zaten Millî Görüş hareketi, “paralel devlet”in bir kısmını oluşturan cemaatle hiç bir zaman iyi ilişkilerde olmamıştır. 12 yıldır süren ilişki, ideolojik bir ilişki değil; karşılıklı çıkar ilişkisidir. Yani, “al gülüm-ver gülüm (“Al oyum, ver lokum” da diyebilirsiniz.) ilişkisidir bu. O yüzden, cicim yılları geçtikten sonra devlet ile olan dikey paralellikte, iz düşüm, iki ayrı nokta halinde tezahür etmiştir. Şimdi, bu iki nokta arasında süren bir mücadele var. İki nokta birleştiğinde tek nokta olur. Bakalım hangi nokta baskın çıkacak.

2) Yatay paralellikte, iki çizgi tek çizgi olarak izdüşümleşir. Nitekim “cemaat pararlelliği” ile İstanbul sermaye cuntası dahil, bütün muhalefetin aynı çizgide birleşmesiyle (dershane rantı ve istanbul yatırımları rantı) oluşmuş ve bu yatay paralellik, toplumsal algıya “tek çizgi izdüşümü” olarak düşüyor. Tek çizgi izdüşümündeki birliktelik sebeplerine ve farklılıklara da siz kafa yorun artık!…