SON TV

Barzani’nin kumarı

Büyük Kürdistan Irak, Suriye, İran ve Türkiye olmak üzere dört farklı ülkenin topraklarını içine alıyor. Bu ülkelere ve gelişmelere kısaca bir göz atalım:
Yaklaşık 32 milyon Irak nüfusunun %75-80’ini Araplar, %15-%20’sini Kürtler, %5’ini ise Türkmen, Yezidi ve diğer etnik gruplar oluşturmaktadır¹. Ülkenin kuzeyinde Kürtler, Bağdat civarında Sünni ve Şii Araplar, güneyde ise Şii Araplar yaşamaktadır.

Kürtler, savaş sonrası Irak Merkezi Hükümeti’ne bağlılıklarını bildirmiş ve tek bir bayrak altında yer almışlardır. Sonrasında ise, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY), Merkezi Hükümet’in bilgisi dışında hareket etmeye başlamıştır.

Mesut Barzani’nin, zengin yeraltı kaynaklara sahip Musul ve Kerkük illerini IKBY’ne dahil etmek istemesi, Merkezi Hükümeti devre dışı bırakarak Türkiye üzerinden enerji koridoru oluşturmaya yönelik adımları, Maliki ile aralarında gerginliğe neden oldu. Önemli bir denge unsuru olan Talabani’nin arabuluculuğu olmadan, Maliki Hükümeti’nin duruma müdahale etme ihtimali yüksektir. Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi Merkezi Hükümet çeşitli sebepler göstererek bazı askeri unsurlarını kuzey bölgelere kaydırmıştı.

Suriye’deki Kürtler, İsrail ve Kuzey Irak Kürtleri’nin desteği ile Esad rejimi sonrasında otonomi elde etme yolunda adım atmaktadırlar. Devam eden iç savaş sebebiyle avantajlı bir durumda ve rahat görünseler de Suriye Arap toprağı olarak görüldüğü için ileriki dönemde çok da rahat hareket edemeyecekleri düşünülebilir. Bu noktada Arap topraklarında kurulu Arap olmayan tek devletin İsrail olduğuna özellikle dikkat edilmelidir.

Geriye Ortadoğu’nun iki güçlü ülkesi kalıyor: İran ve Türkiye. İran’daki Kürtler coğrafi olarak ufak bir alana sıkışmışlardır (ülkeye dağılmamış) ve ekonomik olarak kötü durumdadırlar. En ufak bağımsızlık girişiminin anında sonlandırılacağından kimsenin şüphesi olmasın. İran bölgede kurulacak bağımsız bir Kürt devleti’nin İsrail yanlısı olacağını bildiğinden ve İsrail ile arasında hava koridoru oluşturulacağından Şii Maliki Hükümetini desteklemektedir. İran’ın, Irak’ta mezhep farkına dayalı iç çatışma yaratarak, olası İran operasyonu öncesi zaman kazanma stratejisi izlediği söylenebilir. Bu bağlamda Irak’daki durumu, İran ve diğer ülkeler arasında gizli bir çatışma olarak da düşünebiliriz.

Kürtlerin nüfus olarak büyük bir kısmı da Türkiye’dedir. Buradaki nüfus, diğer ülkelerden farklı olarak ülkeye daha homojen dağılmış ve sosyal, kültürel, ekonomik olarak iyi entegre olmuştur. Konjonktür objektif olarak değerlendirildiğinde;
Türkiye haricindeki bölge ülkeleri ile ciddi problemler yaşayan Kürtler, sadece Kuzey Irak yönetimini ellerinde tutmaktadırlar. Dışa açılamayan bir coğrafyada sıkışmış halde bulunan Kürtlerin İran, Merkezi Irak Hükümeti ve Arap ülkelerinin tutumları dikkate alındığında bağımsız bir devlet (bu dört ülkedeki toprakları içine alacak) kurmalarının çok zor olduğu sonucuna varılabilir. Bu ihtimal her ne kadar zor görünse de imkânsız değildir. Bu zor koşullar altında bağımsız bir Kürt devletinin kurulması demek, sadece Suriye’nin kuzeyinde otonom bir bölge kazanılması ve direkt Akdeniz’e enerji koridoru oluşturulması demektir. Bu senaryo ancak hava sahasını kullanma amacı güden İsrail’in ve ABD’nin yoğun desteği ile olabilir. Türkiye’nin böyle bir girişime hazırlıklı olması ve önleyici stratejilerini ihmal etmemesi kesinlikle zaruridir.

Bunun dışında Kürtlerin Türkiye’yi kızdıracak bir hamle yapmaları düşünülemez. Böyle bir girişim Barzani için Rus Ruleti olarak düşünülebilir.

Çünkü elektrik, altyap/üstyapı malzemeleri ve birçok ihtiyaçların giderildiği/giderileceği tek ülke Türkiye’dir. Olası Kuzey ve Güney Irak arasındaki bir savaşta Kerkük’te yerleşik Türkmen unsurları da dikkate alırsak milyarlarca dolar yatırımı ve binlerce yatırımcısı bulunan Türkiye’nin kayıtsız kalmayacağı açıktır. Bununla birlikte Barzani, Türk ordusu’nun sadece caydırıcı bir güç olarak arkasında olduğunun bilinmesini istemekte, fiili bir müdahalede bulunmasını istememektedir.

Türkiye, şu anda Irak’la ticari ve siyasi ilişkilerini (özellikle enerji alanındaki işbirliğini) Irak Merkezi Hükümeti’nden ziyade Barzani aracılığı ile yürütmektedir. Kuzey Irak petrolü’nün satışının yapılabileceği olası tek nokta şimdilik 70.9 milyon ton/yıl taşıma kapasiteli Irak – Ceyhan ham petrol boru hattıdır. Ayrıca, önümüzdeki günlerde birçok doğal gaz rezervinin de gündeme geleceği bilinmektedir.

Her ne kadar Barzani İsrail tarafından destekleniyor olsa da sınırı olmaması fiziki müdahalede bulunmasını imkânsız kılmaktadır. Kuzey Irak yönetiminin bölgedeki tek dostu ve desteği Türkiye olarak değerlendirilmelidir. İyi bir politika ile Barzani Türkiye’nin dediğini yapmak zorundadır. İşte barış sürecinin asıl anahtarı buradadır.

Türkiye, Irak’ın zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarının dünya pazarlarına toprakları üzerinden arz edilmesi amacındadır. Bu sayede küresel enerji arzında yeni kaynak ve güzergâh çeşitliliği sağlayacak, küresel enerji güvenliğine katkıda bulunacaktır. Bu strateji, uzun dönemde küresel enerji arzında söz sahibi olma yolunda önemli bir adımdır. Rüzgar Türkiye’nin lehine esmekle birlikte, yelkenlere ve dümene iyi hâkim olmak zorundayız.

Not:
¹ https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/iz.html