SON TV

Şike Davasından CAS Kararına

Zaman geldi çattı ve CAS kararını açıkladı. Karar neticesinde kulüplerimize belirlenen cezalar da uygulanmaya başlandı. Ancak akıllardaki soru işaretleri halen duruyor. Kulüp yöneticilerinin gerek Tahkim gerekse CAS başvurusu sırasında ve sonrasında gösterdikleri pembe tablo niçin gerçekleşmedi? Şike davasından bu yana kendilerine olan güvenlerini sıkça vurgulayıp, her defasında ceza çıkmayacağına inandırma gayreti gösteren açıklamaların nedenleri ne olabilir? Fenerbahçe Spor Kulübü’nün İsviçre Federal Mahkemesine başvurması neleri değiştirebilir? Hukuki Gündem köşesi bu hafta Şike Davasından CAS’ın vermiş olduğu karara kadarki süreci ve Federal Mahkemeye başvurma kararı alan Fenerbahçe’nin durumunu mercek altına alacak.

Sürecin Giriş, Gelişme ve Sonucu

3 Temmuz 2011 tarihinden, kararın verildiği 2012 yılına kadar geçen sürenin tamamını bir kalemde özetlemek mümkün olabilecektir. Davadaki savunmalar maddi vaka üzerinden yapılamadı! Kulüp Yöneticilerinin yapmış olduğu en büyük hata budur. Davadaki kişi ve kulüp yetkileri, muhatap oldukları suçlamaları, delilleri, somut iddiaları bir kenara bırakıp medya ve sosyal kitlelere mesaj verme gayreti içerisine girmeselerdi bu noktalarda olmazlardı.

Sürecin en başından beri sürekli olarak eleştirdiğim iki konudan biri bu husustur. İkincisine gelince, medyanın dava süreci boyunca gösterdiği tutumdur. Uluslar arası arenada ülkemizi temsil eden büyük bütçeli kulüplerin ve yöneticilerinin gördüğü toplumsal ilgi nedeni ile iki sene boyunca davanın gündemden düşmemesi ve yapılan haberlerin oluşturabileceği zararın hesaplanamaması handikaplarımızdı.

Neticesinde Şike davası bir şekilde karara çıktı ve sürecin ikinci aşaması olan yüksek mahkeme yani Yargıtay safhasına geçildi. Yargıtay inceleme süreci de halen devam ettiğinden nihai bir karar oluşturulamadı.

Dava Sürecinde Oluşan Eksiklikler

Dava açıldığında ve dosya hakkında bilgilere sahip olunduğunda gördüğümüz en önemli husus delil yönünden oluşan eksikliklerdi. İddia olunan ithamlar, sadece kayda alınmış ve anlamsal bütünlüğü dahi olmayan telefon kayıtlarından ibaretti. Ancak sanıklar yönünden bu durum daha farklı algılanmış olmalı ki dava boyunca doğru noktalara vurgu yapılamadı. Sanıklar medya aracılığı ile mesajlar gönderiyor, suçsuzluklarını Mahkeme heyetine değil topluma izah etmeye çalışıyorlardı. Verilen ifade ve beyanlar da haliyle davadan kopuk ve polemik yaratıcı nitelikte oluyordu. Gözlemlediğim kadarıyla da Mahkeme bundan rahatsız değildi. Sanıkların dava ile ilgilenmemesi hâkimlerin işini kolaylaştırmaktan öteye gitmemişti. Duruşmalarda Kulüplerin kuruluşundan bu yana kazandığı başarıları anlatılmış, yöneticilerin yaptığı tesisler ve hizmetler tanıtılmış adeta bir seçim öncesi miting havası oluşturulmuştu.

Bunun neticesinde davasına doğru ve iyi hazırlanamamış olan kulüp yöneticileri strateji hataları neticesinde haklı ya da haksız bu kararın baş mimarı olmuşlardı.

Aynı Hatalar UEFA’da da Yapıldı

Gerek hakem heyeti gerekse Tahkim sürecinde de kulüplerimiz aynı hataları tekrarladılar. Kimse maddi vaka ile ilgilenme gayretine girmemiş gibi gözüktü. Futbol tabiri ile taktiksel hatalar bu sonucu doğurdu. CAS duruşmasında yapılan savunmaya ilişkin detaylı bilgim yok ancak her üst merci gibi CAS da önceki süreç ve savunmalardan yola çıkarak kararını vermiştir. Haliyle en temel hukuk kuralları ve denklemler izah edilemediğinden karar da aleyhtedir.

UEFA ve CAS Nasıl Hatalı Karar Verdi

Verilen karardaki hata ile ilgili söylenecek temel nokta Fenerbahçe Spor Kulübü ile Trabzon Spor Kulübü arasında oluşan denklemden kaynaklanmaktadır.

UEFA ve FİFA’nın belirlediği kurallar ve federasyonumuzca da kabul edilen yeni sirküler çerçevesinde şike/teşvik eylemlerinin soruşturulup yaptırım uygulanması için gereken koşul, “somut delillerle var olmuş şüphenin yeterli olacağı” idi. Buna göre deliller ile desteklenen şüpheli eylemlerden kulüpler, yöneticiler, sporcular ve hakemler mesul olacaklardır.

Şu durumda denklemi daha iyi anlamamız için kısa bir tekrar yapalım; “şike davası” Fenerbahçe Spor Kulübü yöneticileri için şike yaptığı ithamını, Trabzon Spor Kulübü için ise teşvik primi vermeye teşebbüs ettiği ithamını içermekteydi. İlk derece mahkemesi olan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi Fenerbahçe Kulübü yöneticileri hakkında şike yapmaktan cezaya hükmetmiş iken, Trabzon Spor yöneticileri hakkında beraat kararı vermiştir.

UEFA çatısı altında Fenerbahçe hakkında yürütülen soruşturma Trabzonspor hakkında yürütülmemiştir. Aynı zamanda Tahkim ve CAS tarafından da çıkan karara bakılınca verilen men cezasına dayanak dosyanın şike davasından edinilen veriler ışığında gerçekleştiği gözükmektedir.

Şu durumda iki sonuç ortaya çıkmıştır;

İlk olarak UEFA şayet ki şüphenin yeterli olacağı bir denklem çerçevesinde Fenerbahçe Spor Kulübüne ceza verdiyse Trabzonspor niçin bu soruşturmanın içerisinde olmamıştır? Eğer ki Şike Davasında Trabzonspor Yöneticileri hakkında verilen beraat kararı dikkate alınarak bu karar verilmiş ise, denklemin ikinci sonucu ortaya çıkmaktadır;

Şu durumda mahkemenin vermiş olduğu hükmü dikkate alarak karar veren UEFA niçin Yargıtay Kararını beklemeden bu neticeye varmıştır.

UEFA burada ciddi bir kural hatasına düşmüştür. Federasyonu aynı olan iki kulüp hakkında farklı denklemler çerçevesinde karar vermiştir. Buna göre Fenerbahçe hakkında “şüphe yeterlidir” denilerek ceza verilmiş, Trabzonspor hakkında ise delil olmadığından soruşturma gereği duymamıştır. Yani iki farklı sistem iki farklı kulübe uygulanarak hakkaniyet kuralı çiğnenmiş, adil yargılama ihlali oluşmuştur. Ancak bu husus UEFA soruşturması içerisinde değil UEFA ile ilgili bir durumdur.

Beşiktaş Yönetimi Eleme Maçlarını Oynamakla Büyük Bir Risk Aldı

UEFA’nın bu denli bir karmaşa içerisinde şahsi sorumluluklarını azaltmak amacı ile kulüplere sunduğu “ön eleme oynama hakkı ve hızlı yargılama usulü” teklifi belki Fenerbahçe için risk taşımıyordu ancak Beşiktaş kulübü için aynı durum söz konusu değildi. Şayet ki Beşiktaş kulübü elemeyi geçemese idi cezası bu sene değil, bir dahaki Avrupa yolculuğunda olacaktı. Yani riske edilmiş bir sezon var ortada. Elemelerden geçemeyen Beşiktaş’ta taşlar yerinden oynayacak ve kimsenin koltuğu sağlam duramayacaktı. Türkiye’de kriz yönetimi eksikliği mevcut. Görünen o ki bu zafiyet her alanda aynı.

Fenerbahçe Spor Kulübü İsviçre Federal Mahkemesine Gider İse Ne Olur?

CAS tarafından verilen karar ile umduğunu bulamayan Fenerbahçe yönetimi İsviçre Federal Mahkemesine başvurma kararı aldı. Peki bu başvuru lehe bir netice oluşturabilir mi?

İsviçre Federal Mahkemelerinin yetkisi UEFA’nın İsviçre sınırları içerisinde dernek niteliği taşıyan bir kuruluş olmasından kaynaklanmaktadır. Bu sebep ile her ülkede olduğu gibi sınırları içerisinde verilmiş bir tahkim kararında oluşabilecek belli durumlar halinde kararlar o ülkenin mahkemelerince de incelenebilmektedir. Ancak bu inceleme konuları çok istisnai durumlara özgüdür.

UEFA’da da olduğu gibi hakem, tahkim gibi mercilere başvurulmasından önce bu yapılara başvuracak kişi ve kuruluşlar; verilen kararlara ve buna dayalı uygulamalara uyacağını, uygulanacak hukuku, kuralları ve tahkim yapısını kabul ettiklerini taahhüt ederler. Yani aynı konu Mahkemelere götürülemez ve Mahkemelerde konu edilemez. Ancak tahkim içerisinde ağır bir adaletsizliğe, hakkaniyetsiz bir duruma sebebiyet olunur ise Mahkemelere başvuru yapılabilecektir. Bu durumun en basit örneği hakemlerden birinin ya da tahkim yapısının açık bir şekilde taraflı davranması ya da hakemlerin rüşvet benzeri bir menfaat karşılığı taraflı karar vermesi gibi durumların oluşmasıdır. Aksi taktirde Mahkeme verilen kararın içeriğini incelemeyecektir.

Son Söz Olarak; Fenerbahçe yöneticileri her ne kadar Federal Mahkemeye başvuracağını ve olumlu bir sonuç alınacağını söylese de bu açıklamaların medyada ve taraftarlar arasında çıkabilecek olumsuz yorumlara karşı bir zaman kazanma hamlesi olduğunu düşünmekteyim. Bu sebep ile CAS tarafından verilen kararın nihai olduğu gerçeğini görmemiz gerekmektedir. Herkese Saygılar…

İletişim
[email protected]
twitter.com/AvukatPolatK