SON TV

Adaletin Terazisi ve ÖYM’ler

Özel Yetkili Mahkemeler ve uzun süren tutukluluklar son günlerin tartışılan konusu. Hukuki Gündem olarak Meclis gündeminde tartışılan yasal düzenlemelere değineceğiz. Bilindiği üzere öncesinde Devlet Güvenlik Mahkemeleri olan ancak kapatıldıktan sonra adı CMK m 250 ile yetkili Mahkemeler olarak değiştirilen, son yasal düzenlemelerle ise Terörle Mücadele Kanunu 10. Maddesi ile yetkilendirilen ve toplum içerisinde aşırı yetkili Mahkemeler olarak bilinen Mahkemelerin kapatılması gündemde. Peki bu mahkemelerin işleri nedir, baktıkları davalar nelerdir?

Özel Yetkili Mahkemelerin Görev Alanı Nelerdir?
ÖYM’lerin görev alanı 3 tip davayı ilgilendirir. Bunlar Terör suçları, Organize Nitelikte Uyarıcı ve Uyuşturucu Madde Ticareti suçları ve Şiddet İçerir Çıkar Amaçlı Ekonomik Suç Örgütleri suçlarıdır. Bu suç tipleri örgütlü ve sistematik bir yapıya haiz olduklarından genel suçlara mücadele etmeye kıyasla zordur. Bu sebeple birçok ek tedbir ve yetki gerektiği düşünülmüştür. Dünyanın birçok ülkesinde de bu suçlarla mücadele amacıyla kurulmuş ihtisas mahkemeleri mevcuttur.

Türkiye’nin sosyo-coğrafik yapısı ve konumu
değerlendirildiğinde özellikle Avrupa-Asya uyuşturucu güzergahı üzerinde olduğunu tahmin etmek zor olmayacaktır. Doğu ülkelerinden gelen uyuşturucu maddeleri Türkiye üzerinden Avrupa’ya aktarıldığından bu hususta ki mücadele diğer ülkelerden çok daha fazla gayret ve yetki gerektirdiği malumdur. Bu nedenlerledir ki uyuşturucu ile mücadele konusunda birçok uluslararası antlaşma yapılmış ve ortak çalışma alanları kurulmuştur.
Ayrıca her ülkede olduğu gibi ülkemizde de çıkar amaçlı suç yapılanmaları mevcuttur. Huzurlu bir toplum ve güvenli ticaret için bu alış-verişlerin hukuk dışı etkenlerden arınması amacıyla kurulan organize nitelikli suç örgütleriyle mücadele yapısını hafife almamamız gerekir.
Ve tabi ki son olarak Terör örgütlerinin ülkemiz huzuruna koyduğu dinamitlerdir. Bu tehlike son yarım asrın en önemli konusunu oluşturmaktadır. Ülkemiz hemen hemen her tür terör yapılanmasının hedefi halindedir. Özellikle büyük güçlerin son yüzyıl siyasal hedefleri içerisinde Ortadoğu ve Anadolu coğrafyasının önemi büyüktür. Bu nedenle gizli güçler tarafından ülkemizdeki terör yapıları sürekli olarak desteklenmiş ve teşvik edilmiştir.

Hal böyle olunca bu suçlarla mücadele etmek de zorlaşmış ve genel yetkilerin yetmediği düşünülerek soruşturmacılara daha sistematik ve alt yapı çalışması içerir bir mekanizma kurulmuştur. Ancak hukuk perspektifinden bakıldığında yasal düzenlemeler günümüz şartları karşısında eksik kalmıştır.
ÖYM’ler Yerine İhtisas Mahkemeleri Kurulmalıdır
Avrupa başta olmak üzere gelişmiş hukuk sistemini barındıran ülkelerde bu suç tipleri ile alakalı özel ihtisas mahkemeleri kurulmuştur. Kurulan mahkemeler için bu alanlarda uzmanlaşmış hâkimler görev yaparlar. Bizdeki temel eksiklikte bu noktadan doğmaktadır. Özel Yetkili Mahkemelerde ki hâkim atamaları tamamen keyfe tabidir. Birçok ÖYM hâkimi bu alanda uzman değildir. Haliyle uzman hâkimlik tecrübelerle kazanılamayacağından bu sürede geçen zamanda hem sanıklar hem de toplum mağdur olmaktadır.
ÖYM’ler yerine Uyuşturucu, Terör ve Örgüt suçlarına özel mahkemeler kurulmalı, burada hâkimlik yapacak kişilerde alanında uzmanlık aranmalı ve atama şartları ağırlaştırılmalıdır. Aksi takdirde dosyaya hâkim olmak bir en kenara en ufak usul işlemlerinde dahi sıkıntı çıkmaya devam edecektir.

Adli Kolluk Kanunlarda Tanınmalıdır
Kolluğun idari yapısı içerisinde adli kolluk olsa da kanunlarımız içerisinde ayrıca tanınmamıştır. Asayiş, Narkotik, Terörle Mücadele gibi şubelerin görev alanı temelinde adli kolluk hizmetleridir. Ancak kanun bu birimlere ayrıca bir tanımlama ve yetkilendirme yapmadığından alanında uzman polis de olsa burada bir kavram karmaşasının içerisinde kalındığı gözükecektir. Yani suçluyu yakalayacak polis ile düzeni sağlayacak polisler aynı sınıfta kategorize edilmiştir. Hal böyle olduğundan yetki sorunu ortaya çıkmaktadır. Polis kimden emir alır, kime tabidir sorunu gündemimizi meşgul etmektedir. Bunun yerine kurulacak soruşturma birimleri ve ona tabi kolluk alanlarıyla kanunda yetki sınırları çizilmeli ve soruşturmalar sorunsuz yürütülebilmelidir.

Sorun Uzun Tutukluluk Süresi Değil Uzun Süren Davalardır
Ülkemizde en ufak hakaret davası dahi en az bir sene sürmekte iken içinde yüzlerce sanığı barındıran ve bir o kadar da mağduriyeti içeren davaların uzun duruşma aralıkları ve uzman olmayan hâkimlerce yürütülmesi temel sorundur. Bir de hâkimlerin sürekli olarak değişmesi bu davaların yıllarca sürüncemede kalmasına neden olmaktadır. Bu sebeple kurulacak ihtisas mahkemeleri sadece bu suçlara bakacağından duruşma araklıkları daha kısa, iş yükü bir nebze daha az ve çıkacak kararlar da daha hızlı olabilecektir.

SON SÖZ OLARAK;
Uzun tutukluluk hukuk içerisinde elbet ki en büyük sıkıntıdır. Ancak bunun paralelinde uzun tutukluluğu toplumsal bir tehlikeye de dönüştürmemek gerekmektedir. Sonuçta belli bir zümrenin yararlanması maksadıyla oluşturulacak yasal düzenlemeler neticesinde geçmişte yaşadığımız üzere gerçek suçlularında topluma karışmasının önüne geçecek bilinçte hareket edilmeli ve önlemleri alınmalıdır. Aksi takdirde yasal yararlar toplumsal tehlikelere dönüşebilir…
Herkese Saygılar…