SON TV

Demokratikleşme paketi

Yeni bir çalışma dönemine daha girmiş bulunmaktayız. Hukuki Gündem de yeni döneme yoğun programı ile giriş yapıyor. Meclis yeni döneme hızlı girmiş gibi. Bu sene önümüzde yeni Anayasa çalışmaları, demokratikleşme paketi, yerel seçim öncesi yapılacak yasal düzenlemeler ile Uluslar arası platformda gelişen süreçler mevcut. Anlaşılacağı üzere ülke olarak hızlı bir giriş yapmışa benziyoruz.

Bu hafta Hukuki Gündem köşesinde yakın zaman içerisinde karşımıza çıkacak demokratikleşme paketi konu alınacak. Her ne kadar ayrıntıları ortaya çıkmadıysa da AK Parti Kongresi’nde basın mensuplarına yapılacak düzenlemelere ilişkin 63 maddeden oluşan bir metin dağıtıldı. Yazımızın temelini de bu başlıklar oluşturacak. Ayrıca okullarda açılması gündemde olan ibadethaneler ile Fransa’da yayımlanan laiklik şartnamesi de yazımız içerisinde kendisine yer bulacak.

DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ NELERİ İÇERİYOR

Ak Parti içerisinde “sessiz devrim” olarak adlandırılan ve Türkiye Cumhuriyeti demokrasisi içerisindeki en büyük demokratikleşme adımı olarak kulislerde dillendirilen düzenlemede büyük yenilikler mevcut.

Düzenlemenin en geniş başlığı siyasi partilere yönelik. Buna göre partilerin kapatılması, parti kurulmasında kısıtlayıcı ve yasaklayıcı hükümlerin önüne geçilmesi hedefleniyor. Ayrıca partilerin kendi vizyonunu serbestçe tayin edebilmesi için tek tipleştirici hükümlere son verileceği kulislerde sıkça konuşulan konular arasında. Siyasi partilere yönelik açılacak davalarda da partiye değil gerçek kişilere ceza verilmesini sağlayacak yasal düzenlemeler hedefler arasında.

Kaldı ki geçmiş sürece baktığımızda parti kapatmanın bu ülkeye hiçbir kazanç sağlamadığı hatta kapatılan partilerin yeni isimler altında faaliyetlerine devam ettiği bilinmektedir. Parti kapatmanın toplumsal tepkiden başka bir işe yaramadığı da görülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti haklı ezilenden yana olması ile bilinir. Partisi kapatılan kitleler devamında çok daha güçlü siyasi oluşumlarla karşımıza gelmektedir. Bu konuda hükümetin yeni dönem çalışmalarının olumlu olduğu açıktır.

Paketin ikinci önemli başlığı ise etnik kültür ve anadilde yaşam üzerine olacak gibi duruyor. Anadil eğitiminin seçmeli derslere konulması, yargılamalarda anadilde savunma hakkının verilmesi ve bölgelere göre yerel idareye indirgenen anadilde hizmet çalışmalarının olumlu sonuçlar vermesi düzenlemenin önünü açacağa benziyor. Ana hatlarıyla anadilde kamu hizmetlerine erişimin sağlanması, ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik komisyonunun kurulması, anadilde tercümanlık hizmetlerinin kamu hizmetlerinde de faaliyete geçirilmesi, mevzuatta etnik ayrımcılık algısı yaratan bütün hükümlerin ayıklanması, kamu hizmetlerinden yararlanmada her türlü etnik ayrımcılığa son verilmesi düzenlemenin hedefleri arasında.

Paketin üçüncü başlığı ise yargı hususunda olacak. Buna göre yargının tek çatı altına alınması planlar içerisinde. Özellikle Askeri Yargı makamlarının da dahil olacağı tek çatılı merkez yargı sistemi hedefleniyor. Paket içerisinde uzun yargılamalarında önüne geçilmesi hedefi mevcut. Bunun için İhtisas mahkemelerinin sayı ve çeşidinin artırılması, yargılamada sesli ve görüntülü bilişim sisteminin hayata geçirilmesi, İstinaf ve Bölge Mahkemelerinin arttırılarak Yargıtay ve Danıştay’ın iş yükünü azaltmak ve bu kurumların içtihat mahkemelerine dönüştürülmesinin sağlanması paketin içeriğini oluşturuyor.

Ancak yargısal düzenlemeler içerisinde Terörle Mücadele Kanunun kaldırılması söz konusu değil. Hükümet terörle mücadele konusunda taviz vermek niyetinde değil. Yapılan düzenlemeler terörün toplumsal zafiyetini azaltma amacı taşıyor. Temelinde siyasi mücadelenin terörün önüne geçmesi hedefleniyor. Toplulukların taleplerini silahla değil, siyaset ile çözmesi yasal düzenlemelerde hedeflenen en büyük amaç. Bu kapsamda Jandarma kolluk faaliyetlerinin de sivilleştirilmesi, Askeri çatı altından çıkartılarak bağımsız kolluk yapısına dönüştürülmesi çalışmalarının olduğu kulislerden edinilen duyumlar içerisinde.

OKULLARDA AÇILMASI DÜŞÜNÜLEN İBADETHANELER

Yakın zaman öncesinde hükümet tarafından dile getirilmiş bir duyum söz konusu. Okullarda ibadethanelerin açılması görüşülüyor. Bu hususta nabız tutuluyor. İlk aşamada lise düzeyinde devamında ise ilköğretim kurumlarında açılması düşünülen ibadethaneler konusuna değinilmesi gerekiyor.

Bu konunun Türkiye Cumhuriyeti ayağına değinmeden önce Fransa’da okullara konulan Laiklik Şartnamesine değinmek gerekir. Fransa Eğitim Bakanı Pellion okullara asılan Laiklik Şartnamesi hakkında “Laiklik bizim kültürümüzde, başkalarına saygı gösterirken insanların kendi özgürlüğünü inşa etmesine izin verilmesi anlamına geliyor” dedi. Okullarda asılan şartnamede; devletin dini inançlar karşısında tarafsız olduğunu, herkesin, inanmakta ya da inanmamakta özgür olduğunu, okullarda laikliğin amacının öğrencileri tüm din propagandasından ve kendi seçimlerini yapmalarını engelleyecek baskılara karşı korumak olduğunu anlatıyor. Ayrıca şartname öğrencilerin dersler sırasında dini bir nedenle dersi bölemeyeceğini, derslere ait pedagojik ya da bilimsel hiçbir konunun tartışma dışı tutulamayacağını içeriyor. Laik eğitimin özellikle kız ve erkek öğrenciler arasında eşitliğin garantisi olduğunu ve öğrencilerin dini inançlarını açıkça gösteren sembolleri taşımasının yasak olduğunu şart koşuyor.

Fransa ağırlığı Hıristiyan olan bir ülke ve bu inanç içerisinde öğrencilerin haç adı verilen dini sembolü dahi taşıması yasaklanmış durumda. Türk medyasının da dahil olduğu eleştiriler içerisinde bu şartnamenin Müslüman gençlere karşı yapıldığı iddia edildi. Müfredat içerisinde bulunan ve hıristiyanlık ile çelişen derslerin dahi reddedilmesini engelleyen bu düzenlemenin amacı evrensel bilim esaslarının sağlanması üzerine. Bir dönem hatırlarsanız ABD’de de eski başkanlardan Başkan W. Bush TIP eğitiminde evrim teorisi temelli konuların çıkartılması gerektiğini savunmuş, eğitime yönelik kısıtlama çalışmalarının yoğun tepki alması üzerine geri adım atmıştı. Bilimde kısıtlama, toplumsal çöküşün temeli olduğunu ortaçağı yaşayan Avrupa çok iyi bilinmektedir ki laiklik konusunda titizlikleri buradandır.

Bu konunun Türkiye Cumhuriyeti ayağına gelirsek, ülkemiz birçok inancı ve inançlar içerisinde de birçok mezhebi barındıran bir coğrafya içerisinde. Okullarda açılacak ibadethaneler, özellikle inanç farklılıkları içeren öğrenci ve öğretmenler arasında ayrışmalara neden olabilir. Mezhepleri farklı öğrencilerimiz daha hayatı kavrama dönemlerinde, ergenliğin de verdiği tutku ile gruplaşabilecektir. Kaldı ki dini eğitim ailelere ait bir haktır. Buna ilişkin yönlendirmeler ailelere ait bu hakkın gaspına neden olabilir. Kaldı ki mezhepsel çatışmaların, dini tartışmaların daha ilk okul düzeyine inmesi telafisi güç bir kaos ortamının gelecek nesillere aşılanması riskini de içerebilecektir. Her ne kadar iyiniyetli bir çalışma olduğu anlaşılsa da muhtemel riskler bu düzenlemenin önüne geçeceği gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

SON SÖZ OLARAK; Demokrasi, farklılıkların bir arada birbirinden üstün olmadan yaşaması halidir. Demokratikleşme adı verilen bu sürecin hiçbir grubu diğerinden fazla yüceltmemesi, herkesin eşit haklarla yaşamına özgürce devam edebilmesi çalışmaları olmalıdır. Birlikte yaşayacağımız insanların yüzü asıkken bizim gülebilmemiz mümkün olamayacaktır. Unutulmamalıdır ki demokrasi laikliğin olmadığı yerde tek ayaklı masaya benzer. Herkese Saygılar…